12 Haziran 2018 Salı

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - YARGITAY KARARI


T.C. YARGITAY
12.Ceza Dairesi

Esas:  2015/3253
Karar: 2016/633
Karar Tarihi: 19.01.2016

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - SANIĞIN KAVŞAĞA TERS YÖNDEN GİREREK KAZAYA SEBEBİYET VERDİĞİ - TEMEL CEZADA ARTIRIM YAPILMASI GEREKTİĞİNİN GÖZETİLMEDİĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Kavşağa ters yönden girerek kazaya sebebiyet veren sanığın eylemi bilinçli taksirle gerçekleştirdiği ve temel cezada artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi hükmün bozma sebebidir.

(5237 S. K. m. 22, 85) (1412 S. K. m. 321) (5320 S. K. m. 8)

Dava Ve Karar: Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak:

17/12/2012 günü saat 15:55 sıralarında, sanık sürücü S.. F.. sevk ve idaresindeki kamyon ile, meskun mahal dışında, gündüz vakti, yağmurlu havada, tek yönlü, düz, eğimsiz, asfalt, ıslak anayolda seyir halinde iken olay mahalli olan ana yol tali yol dönel kavşağına geldiğinde ters yönden tali yola giriş yaptığı esnada, karşı yönden gelen sürücü D.. A.. yönetimindeki otomobil ile çarpışması sonucu sürücü Doğukan'ın olay yerinde hayatını kaybettiği olayda; kavşağa ters yönden girerek kazaya sebebiyet veren sanığın eylemi bilinçli taksirle gerçekleştirdiği ve temel cezada TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sonuç: İsabetsiz olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - YARGITAY KARARI


T.C. YARGITAY
12.Ceza Dairesi

Esas:  2016/1134
Karar: 2016/4487
Karar Tarihi: 18.03.2016

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - HASTANE BAŞHEKİMİ OLAN SANIĞIN EYLEMLERİ İLE NETİCE ARASINDA İLLİYET BAĞININ BULUNMADIĞI - SANIK HAKKINDA ATILI SUÇTAN BERAATE KARAR VERİLMESİNDE BİR AYKIRILIĞIN OLMADIĞI ANLAŞILMAKLA HÜKMÜN ONANMASI GEREĞİ

ÖZET: Yoğun bakım ünitesi bulunmayan şartlarda hastayı takip eden ve erken dönemde başka bir hastaneye sevk etmeyen doktorlar ... ve ...'nın, hayatını kaybeden bebeğin ölümü olayında sorumlu oldukları, hastane başhekimi olan sanık ...'nun eylemleri ile netice arasında illiyet bağının bulunmadığı, tüm dosya kapsamından sanık ... hakkında atılı suçtan beraate karar verilmesinde bir aykırılığın olmadığı anlaşılmakla hükmün onanması gerekir.

(5237 S. K. m. 85)

Dava ve karar: Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Katılan ...'nun eşi olan mağdur ..'nun, 28.08.2006 günü özel Pendik Şifa Hastanesinde saat 11:00 sıralarında sezeryan ile bir erkek çocuk dünyaya getirdiği, doğumun olağan gerçekleştiği ve bebeğin bir süre sonra annesinin yanına da verildiği, doğum sonrasında bebeğin takibinin hastanede çocuk uzman hekimi olarak görev yapan Dr.... tarafından yapıldığı, doğumdan 4-5 saat kadar sonra bebekte başlayan solunum sayısındaki artış ve solunum esnasında inlemeler üzerine, hastanede çocuk uzman hekimi olarak görev yapan Dr.... tarafından Hood yöntemi ile bebeğe oksijen desteğinin verilmeye başlandığı ve bebeğin açık yatakta takip edildiği, özel Pendik Hastanesinde kadrolu doktor olmayıp konsültan hekim olarak zaman zaman çalışan Doç.Dr. ...'nın 29.08.2006 günü hastanede bizzat gördüğü ve konsülte ettiği bebeğe Hood tedavisinin devam edildiği, yeterli gelmemesi üzerine CPAP yöntemi ile bebeğin hava yoluna maske ile oksijen verildiği, mesai saatinin bitmesi üzerine hastaneden Dr....'nın da ayrılması ile yoğun bakım altındaki bebeğin hastanede sadece nöbetci pratisyen hekim ve hemşire gözetiminde bırakıldığı, Hood ve CPAP tedavileri sonucu gelişebilecek risk olan prömotoraks (yani göğüs boşluğunda hava toplanması) komplikasyonu ve bu durumda yapılması gerekli tedavi olan enjektör yardımı ile havanın boşaltılması ve sonrasında göğüs tüpü takılması operasyonu için Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu'nu 24.10.2011 tarih ve 1039 sayılı raporunda belirtildiği gibi, hastanede devamlı çocuk hastalıkları uzmanı, neonataloji uzmanı, çocuk cerrahisi uzmanı ve göğüs cerrahisi uzmanı olan uzmanlardan en az birisinin bulunmasının gerektiği, söz konusu hastanede mesai saatleri dışında bu uzman doktorlardan birisi bulumadığı gibi, durumu ciddi olan bebeğin bu uzman doktorların ve daha gelişmiş yoğun bakım ünitesinin bulunduğu bir hastaneye de gönderilmediği, durumu git gide kötüleşen bebeğin 30.08.2006 günü gecesi ilk saatlerine kadar hastanede tutulduğu, bebekte gelişen prömotoraks rahatsızlığının ilerlediği, telefon ile gece ulaşılan konsültan hekim ...'nın bebekte prömotoraks gelişmiş olma ihtimali nedeni ile bebeğe göğüs tüpü takılması gerektiğinin söylendiği, ancak 30.08.2006 gecesi ilk saatlerinde hastanede bu operasyonu yapacak bir hekimin bulunamadığı, bunun üzerine bebeğin özel Çağıner Hastanesine sevk edildiği, gece 03:45 de durumu çok kötü olarak bu hastaneye getirilen bebeğin akciğer grafisinin çekildiği ve bebekte prömotoraks gelişmiş olduğunu tespit edildiği ve sağ akciğere toraks tüpünün takıldığı, genel durumu iyileşmeyen bebeğin solunumunun azaldığı, kalp atımının durması ile kalp masajına başlansa da bebeğin 05:55 de hayatını kaybettiği olayda;

Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu'nun 24.10.2011 tarih ve 1039 sayılı raporunda belirtildiği gibi, doğumun gerçekleştiği özel Pendik Şifa Hastanesinde gerekli uzman kadrosunun bulunmaması nedeniyle, prömotoraks gelişen bebekte bu komplikasyonun zamanında tespit edilemediği, enjektör yardımı ile zamanında göğüste biriken havanın boşaltılıp devamında göğüs tüpünün zamanında takılamadığı gibi yoğun bakım altındaki bebeğin gerekli uzman doktor kadrosuna sahip bir hastaneye daha erken gönderilerek gerekli tüm bu tedavi sürecine daha erken başlanmasının da sağlanmadığı ve böylece zamanında müdahale ile ölüm riskinin çok düşük olduğu prömotoraks nedeniyle bebeğin ölümüne sebebiyet verildiği, yine Dairemizin 09.10.2013 tarih, 2013/16221 esas, 2013/23083 karar sayılı bozma ilamı sonrası alınan 18-19.09.2014 tarih ve 13544 sayılı Yüksek Sağlık Şurası raporunda belirtildiği üzere, yoğun bakım ünitesi bulunmayan hastanede prömotoraks gelişen bebeğin takibinin uygun olmadığı ve yoğun bakım ünitesi bulunan bir hastaneye acilen sevkinin gerektiği, yoğun bakım ünitesi bulunmayan şartlarda hastayı takip eden ve erken dönemde başka bir hastaneye sevk etmeyen doktorlar ... ve ...'nın, hayatını kaybeden bebeğin ölümü olayında sorumlu oldukları, hastane başhekimi olan sanık ...'nun eylemleri ile netice arasında illiyet bağının bulunmadığı, tüm dosya kapsamından sanık ... hakkında atılı suçtan beraate karar verilmesinde bir aykırılığın olmadığı anlaşılmakla,

Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, suç açısından failin taksirinin bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 18.03.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - YARGITAY KARARI


T.C. YARGITAY
12.Ceza Dairesi

Esas:  2016/497
Karar: 2016/5811
Karar Tarihi: 06.04.2016

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU - SANIĞIN ALKOLLÜ OLARAK SEVK VE İDARE ETTİĞİ ARAÇLA ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASINA NEDEN OLMASI EYLEMİ - BİR KİŞİNİN ÖLMÜŞ OLMASI NEDENİYLE ZARAR SUÇUNUN OLUŞTUĞU - BİR SUÇTAN MAHKUMİYET DİĞERİNDEN BERAAT HÜKMÜ VERİLMESİNİN İSABETSİZLİĞİ

ÖZET: Sanığın 330 promil alkollü olarak sevk ve idare ettiği araçla ölümlü trafik kazasına neden olması eyleminde trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle öldürme suçlarının oluştuğu; ancak, TCK'nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı ................ maddesinin 3. fıkrasında alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma hâlinin suç olarak düzenlendiği, anılan maddede belirtilen suçun tehlike suçu olduğu, somut olayda ise bir kişinin ölmüş olması nedeniyle zarar suçunun oluştuğu, tehlike suçunun meydana gelen netice ile zarar suçuna dönüşmüş olması karşısında, sanığın taksirle öldürme suçundan cezalandırılması, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan mahkumiyet, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ise beraat hükmü kurulması yasaya aykırıdır.

(5271 S. K. m. 5, 170, 232) (5237 S. K. m. 22, 53, 63, 85, 89, 179) (5235 S. K. m. 12)

Dava ve Karar: Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatine ilişkin hükümler, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dairemizin 11.11.2015 tarihli tevdi kararı uyarınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik sanık müdafii ile katılanlar vekilinin ve vekili aracılığıyla hükümleri temyiz eden katılan ...'in temyizi ile ilgili olarak ek tebliğname düzenlendiği belirlenerek yapılan incelemede:

1- Gerekçeli karar başlığında; davaya katılan olarak kabulüne karar verilen ...'ın “Müşteki” olarak gösterilmesi ve katılan ...'in ad ve soyadına yer verilmemesi suretiyle CMK'nın 232/2-b, suçun işlendiği zaman diliminin yazılmaması suretiyle de CMK'nın 232/2-c maddelerine aykırı hareket edilmesi,

2- Dosya kapsamına göre; sanığın, yönetimindeki otomobil ve beraber alkol aldığı arkadaşları ile açık havada, gece vakti, aydınlatması mevcut meskun mahalde, bölünmüş, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, virajlı ve eğimli caddeyi takiben geldiği ışık kontrollü kavşağı geçişi sırasında, telikeli viraj levhalarına ve seyir yönüne yanan sarı fasılalı ışığa rağmen hızını düşürmeyip, süratinin ve almış olduğu 330 promil alkolün de etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek, sol tarafa yönelip, 70 cm. yüksekliğindeki orta refüj bordör taşına çarpması akabinde aracının refüjde bulunan iki adet aydınlatma direğine temas etmesinin ardından refüj üzerinde duruşa geçmesi neticesinde sağ ön koltukta otururken araç dışına fırlayan arkadaşı ...'in öldüğü, otomobilin arka koltuğunda oturan arkadaşlarından ...'in geçici rapora göre yaşamını tehlikeye sokacak, ...'ın geçici rapora göre vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandıkları olayda,

Sanık hakkında bilinçli taksirle öldürme ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından dolayı TCK'nın 85/1, 22/3, 53/6, 179/3, 53/1, 63/1. maddelerinin uygulanmasının istenildiği 19.09.2013 tarihli iddianamenin anlatım kısmında; “...Seyir sırasında aracın arka sağ koltuğunda oturan ... ile arka sol koltuğunda oturan ... de kazadan dolayı yaralanmış ise de, bu kişilerin şüpheliden şikayetçi olmaması nedeniyle isimlerinin mağdur listesine alınmadığı, yine başlangıçta TCK. 85/2'ye temas eden suçun bu kişilerin şikayetçi olmaması nedeniyle vasıf değiştirerek TCK 85/1'e dönüştüğü, iddianamenin de bu sebeple Asliye Ceza Mahkemesine hitaben yazıldığı...” ibarelerine yer verildiği, iddianame başlığında adı geçen mağdurların isimlerinin gösterilmediği ve bu mağdurlar yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar da verilmediği anlaşılmakla,

Sanığın taksirle öldürme suçunu bilinçli taksirle işlediğinin iddia ve kabul edilmesi, geçici raporlara göre mağdurların yaralanmasının TCK'nın 89/1. maddesi kapsamında kalmadığının tespit edilmesi, iddianamedeki sevk ve anlatıma göre sanığın mağdurlara yönelik eylemi ile ilgili olarak CMK'nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmaması karşısında, sanık hakkında suç duyurusunda bulunup, alınacak kesin raporlara göre nitelikli şekilde yaralandığı tespit edilen mağdur ya da mağdurlarla ilgili olarak usulüne uygun dava açılması sağlanarak, her iki dava dosyanın birleştirilmesi sonucunda, sanık hakkında TCK'nın 85/2. maddesinde tanımlanan taksirle öldürme suçundan yargılama yapılması için CMK'nın 5/1, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 12. maddeleri uyarınca Ağır Ceza Mahkemesi'ne görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,

3- Kabul ve uygulamaya göre de:

a) Taksirle öldürme suçundan dolayı mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında, kasıtlı suçlarda uygulama alanı bulunan TCK'nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmedilmesi,

b) Sanığın 330 promil alkollü olarak sevk ve idare ettiği araçla ölümlü trafik kazasına neden olması eyleminde trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle öldürme suçlarının oluştuğu; ancak, TCK'nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin 3. fıkrasında alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma hâlinin suç olarak düzenlendiği, anılan maddede belirtilen suçun tehlike suçu olduğu, somut olayda ise bir kişinin ölmüş olması nedeniyle zarar suçunun oluştuğu, tehlike suçunun meydana gelen netice ile zarar suçuna dönüşmüş olması karşısında, sanığın taksirle öldürme suçundan cezalandırılması, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan mahkumiyet, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ise beraat hükmü kurulması,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince bozulmasına, 06.04.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.