3 Temmuz 2018 Salı

ÖLÜM İŞLEMLERİ


Ölüm İşlemlerinin Bildirim Süresi, Usul ve Yükümlülüğü


Ölüm olayının bildirilmesi, ölüm olayının bildirilmesi, ölüm olayının haber alındığı tarihten itibaren yetkili makam ve görevliler tarafından örneğine uygun olarak düzenlenen ölüm tutanaklarının en geç on gün içinde, ilgili ilçe nüfus müdürlüğüne verilmesi veya gönderilmesi suretiyle yapılır. 

Ölüm tutanaklarına varsa nüfus cüzdanı da eklenir. Nüfus cüzdanı yoksa bu husus tutanağın ilgili alanında belirtilir. Ölüm, meydana geldiği yer ve koşullara bağlı olarak aşağıda belirtilen görevliler tarafından bildirilir:

a) Şehir ve kasabalarda 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereğince defin ruhsatı vermeye yetkili olanlar,

b) Köylerde, varsa resmî tabip veya sağlık kuruluşu yetkilileri, yoksa köy muhtarları,

c) Hastane ve bakım evi gibi sağlık kurumlarında kurum amirlikleri,

ç) Askeri birliklerde tabipler veya iç hizmet mevzuatına göre kıta komutanlıklarınca görevlendirilmiş olanlar ve askerlik şubeleri,

d) Doğal afetlerde mülkî idare amirlerince görevlendirilecek memurlar,

e) Adlî olaylarda ve kazalarda ilgili Cumhuriyet savcılıkları, olayın meydana geldiği tarihten itibaren, dış temsilcilikler ise olaydan haberdar oldukları tarihten itibaren on gün içerisinde Genel Müdürlüğe ya da nüfus müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdürler. 

Kocası Ölen Kadın


Kocası ölen kadın yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde kalır ve kocasının soyadını taşımaya devam eder. Yazılı talebi halinde dilerse bekarlık hanesine dönerek bekarlık soyadını alıp kapanmış olan nüfus kaydını canlandırabilir. Bu durumda nüfus kaydı taşınmasına ilişkin form kullanılır.

Köylerdeki Ölümler


Köylerde, varsa resmi tabip veya sağlık kuruluşu yetkilileri yoksa köy muhtarları ölüm tutanağı düzenler. Köy muhtarı; köyde meydana gelen ölüm olayı üzerine, örneğine uygun ölüm tutanağı düzenleyerek, varsa ölüye ait nüfus cüzdanını da tutanağa eklemek suretiyle ilçe nüfus müdürlüğüne göndermekle görevlidir.

Köy muhtarı üç örnek düzenlediği ölüm tutanağının iki örneğini en geç on gün içerisinde ilçe nüfus müdürlüğüne gönderir veya teslim eder. Bir örneğini köye ait ölüm dosyasında muhafaza eder. 

Köy muhtarı, kendisine bildirilmese dahi daha sonra öğrendiği ölüm olayı için de tutanak düzenlemekle yükümlüdür. Bu durumda ölüm tarihinde görevli olan köy muhtarı para cezası işlemine tabi tutulur.

Ölüm olayının meydana geldiği tarihte görevli köy muhtarı nüfus müdürlüğüne davet edilerek savunması alınır. Kanunun 68 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı bir nedene dayanmadığı taktirde cezai işleme tabi tutulur.

Buna ilişkin yazışma ve ceza tutanağının bir örneği ölüm/ ekler dosyasında muhafaza edilir. Beyana davet edilen muhtarın ölü olduğunun anlaşılması halinde, savunma tutanağına “......tarihinde ölümü nedeniyle savunması alınamamıştır.” açıklaması yapılarak, tutanak ilgili müdür ve memur tarafından onaylanır, muhtarın nüfus kayıt örneği savunma tutanağına eklenir. Savunma tutanağı ve eki diğer yazışma evrakları ile birlikte ölüm/ ekler dosyasında muhafaza edilir.

Sağlık Kuruluşu Bulunan Yerlerdeki Ölümler


İl, ilçe ve beldede meydana gelen ölüm olayı üzerine yetkili resmi tabip (Hükümet, Belediye, Sağlık Ocağı Tabipleri) tarafından, resmi tabip bulunmayan yerlerde sağlık personeli veya belediye başkanlığınca bu işle görevlendirilmiş memur tarafından ölüm olayının bildirildiği ve gömme izin belgesi istendiği tarihten itibaren ölüm tutanağı düzenlenerek on gün içinde ilçe nüfus müdürlüğüne gönderilir. Ölen kişiye ait nüfus cüzdanı varsa tutanağa eklenir. Ölünün, ölüm olayının meydana geldiği yer dışında bir başka yere gömülmek üzere nakli söz konusu ise, ölüm tutanağı cenaze nakil iznini veren makam tarafından düzenlenir.

Sağlık Kurumlarında, Ceza ve Tutukevlerinde, Fabrika ve Benzeri Diğer Kamu Kuruluşlarında Meydana Gelen Ölümler

Hastane ve doğum evi gibi resmi veya özel sağlık kuruluşlarında, ceza ve tutukevinde, yatılı okul, fabrika gibi resmi kuruluş ve işyerlerinde her hangi bir nedenle ölüm olayı meydana geldiği takdirde; görevli memurlarca örneğine uygun düzenlenen ölüm tutanaklarının ölüm olayının haber alındığı tarihten itibaren on gün içerisinde varsa nüfus cüzdanı ekli olarak nüfus idaresine gönderilir. 

Özel sağlık kuruluşlarınca usulüne göre düzenlenen ölüm tutanakları için ayrıca tasdik işlemi yapılmaz.

Genel Taşıt Araçlarında Meydana Gelen Ölümler


Vapur, uçak, tren gibi genel ulaşım araçlarında doğal olarak meydana gelen ölümlerde, bu taşıtların sorumlu amirleri üç nüsha ölüm tutanağı düzenlerler. Varılan ilk durma noktasındaki ilçe nüfus müdürlüğüne iki  örneğini teslim ederler.

Varılan ilk durma noktası yabancı ülkede ise, varıştan itibaren on gün içerisinde iki  örnek ölüm tutanağı en yakın Türkiye Cumhuriyeti temsilciliğine gönderilir. Yabancı ülkedeki ilk varış noktasında adresin bilinememesi gibi bir sebeple ölüm tutanaklarını gönderme imkanı bulunamadığı takdirde, nihai varış noktasındaki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliğine verilebileceği gibi, dönüşte ilk veya nihai varış noktasındaki ilçe nüfus müdürlüğüne de verilebilir.

Asker Kişilerin Ölümleri


Asker Kişilerin Barışta Kıtalarındaki Ölümleri


Barışta kıtalarında ölen subay, astsubay, askeri memur, erbaş ve erlere ait ölüm tutanakları kıta doktoru, doktorun bulunmaması halinde bu işle görevlendirilmiş sağlık personeli tarafından üç  örnek düzenlenir. Bu düzenleme sırasında, ölen kişi şehit olmuşsa, tutanağın ilgili alanına “Şehittir” ibaresi yazılır.

Bu tutanaklar düzenleyen tarafından imzalanır ve kıta komutanı tarafından onanır. Erlere ait tutanaklar askerlik şubeleri, subay, astsubay ve askeri memurlara ait tutanaklar Milli Savunma Bakanlığı aracılığı ile nüfus kaydının bulunduğu yer ilçe nüfus müdürlüğüne gönderilir.

Asker Kişilerin Savaş, Ayaklanma veya Terörle Mücadele Sırasındaki Ölümleri


Savaş, ayaklanma veya terörle mücadele sırasında ölen subay, astsubay ve erlere ait ölüm tutanakları, görevlendirilmiş olanlar tarafından usulüne göre üç örnek  düzenlenir. Tutanağın ilgili alanına “Şehittir” ibaresi yazılır ve Milli Savunma Bakanlığı aracılığı ile nüfus kaydının bulunduğu ilçe nüfus müdürlüğüne gönderilir.

Bu tür ölüm tutanaklarının nüfus müdürlüklerine süresi içinde gönderilmemesi halinde, görevliler hakkında nüfus para cezası uygulanmaz

Doğa Olayları ve Kazalar Sonucunda Meydana Gelen Toplu Ölümler


Yer sarsıntısı, çöküntüsü ve kayması, sel baskını gibi doğa olaylarında veya hava, deniz, demir ve karayollarında ya da maden ocaklarında meydana gelen kazalarda, binaların çökmesi, yıkılması gibi nedenlerle toplu ölümlerin olması halinde Vali veya Kaymakamlarca görevlendirilecek memurlarca ölenlerin kimlikleri tespit edilir. Kimlik tespitinin yapılması mümkün olmadığı takdirde, Mülki İdare Amirince görevlendirilecek kişilerce ölenlerin fotoğrafları çektirilerek özel bir dosyada muhafaza edilir. 

Olaya adli makamlarca el konulmuş ise bu makamlarca yaptırılan tespitten yararlanarak ölenlerin kimlikleri ve nüfusta kayıtlı oldukları yer iki örnek halinde listeye geçirilir. Listelerin altı tutanak şeklinde bağlanarak listeyi düzenleyen görevlilerce imzalanır. Bundan sonra bu listelere, liste düzenlenmesine olanak bulunmadığı hallerde, ilgili makamların resmi yazıları veya bu makamlarca verilecek belgelere dayanılarak ölüm tutanağı düzenlenmek üzere listeler o yer ilçe nüfus müdürlüğüne teslim edilir. 

İlçe nüfus müdürlüğünün hasar görmüş olması halinde düzenlenmiş olan listelerle ilgili olarak Bakanlıklarca verilecek teslimata göre işlem yapılır.

Türk Vatandaşı ile Evli Olan Yabancıların Ölümü


Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile evli olan bir yabancının Türkiye’de veya yurt dışında ölümü halinde,  yurt dışında Türk konsolosluklarına yurt içinde ise bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne kişinin öldüğünü gösteren resmi belgelerin  intikal ettirilmesi halinde; ilçe nüfus müdürlüğünce diğer olaylar kütüğünden numara verilmek suretiyle Türk vatandaşının kaydının düşünceler alanına olaya ilişkin açıklama yapılır ve kişinin medeni durumu “dul” olarak düzeltilir. Ölüme ilişkin belge ise, bağ kurulmak suretiyle diğer olaylar ekler dosyasında saklanır.

Ölüm Tutanaklarının Nüfus Müdürlüklerince Düzenlenmesi


İlgili kişilerin resmi bir belge ile başvurmaları ya da ölümün resmi makamlarca bildirilmesi veya askerlik şubelerince yoklama kaçağı olarak aranan kişilerin ölmüş olduklarının tespit edilip, bu durumu ve kişinin ölmüş olduğunu gösterir zabıta tahkikatının  bir örneğinin gönderilmesi halinde, ölüm tutanakları nüfus müdürlüğünce  düzenlenir.

Ölümü belirten resmi belge olarak; sağlık kuruluşları veya özel hastanelerce düzenlenen kayıtlara dayanılarak kamu kuruluşlarınca verilmiş yazı veya raporlar, trafik kazalarıyla ilgili raporlar, mahkeme kayıtları, mahkeme kararları veya benzeri belgeler kabul edilir. Bildirim sırasında her hangi bir belge verilemediği takdirde ise ölünün yakınlarının ve ölüm olayını bilenlerin kimlikleri ve ikametgah adresleri tespit edilir.

Belgeler bir yazı ekinde güvenlik makamlarına gönderilerek Mülki İdare Amirliği aracılığı ile ilgili kişinin ölümünün araştırılması istenir. Kişinin öldüğünün tespit edilmesi halinde tutanak düzenlenerek ölüm olayı aile kütüğüne tescil edilir.           

Ölüme ilişkin tüm tahkikatlar müracaat edilen ilçe nüfus müdürlüğünce yürütülür ve sonuçlandırılır. Aile kütüklerinde çok yaşlı olup muhtemelen ölü olduğu sanılanlar varsa yakınları beyana davet edilir. Bu kişilerin ölü olup olmadığı yolunda en az iki yakınının beyanı alınır. Beyan verenler ölenin ölüm tarihini ay, gün ve yıl olarak ayrı ayrı bildirmeyip sadece yıl olarak bildirirlerse de beyanları kabul edilir.

Ayrıca tahkikat yapılmasına gerek görülürse tanıkların ölenin yaşında veya onun yaşına yakın olması aranmaz. Kişinin öldüğü yolunda aile büyüklerinden duyumlarının olduğunu ifade etmeleri kabul edilerek ölüm işlemi aile kütüklerine tescil edilir ve bu şekilde işlenen ölüm olaylarına para cezası işlemi uygulanmaz.

Ancak, idari bir işlemle ölümü işlenen kişinin sağ olduğunun herhangi bir şekilde anlaşılması halinde, durum Bakanlığa intikal ettirilerek, Bakanlığın veya ilgilinin bu yolda mahkemeden aldığı karara göre işlem tesis edilir.

Ölüm tutanaklarının Cumhuriyet Savcılıklarınca düzenlenmesi halinde ölenin kimliğine ilişkin bilgiler ile aile kütükleri arasında bir farklılık bulunmaması halinde işleme alınır. Kayıp kişiler hakkındaki hükümler saklıdır.

Yurt Dışındaki Ölümler


Yurt dışında bulundukları sırada ölen Türk vatandaşlarının ölüm olayı, ilgili yerel makamlardan alınan belgenin Türkiye Cumhuriyeti temsilciliğine verilmesi suretiyle bildirilir. Yabancı makamların ölüm belgesine dayanılarak dış temsilciliğimizde ölüm tutanağı düzenlenir. Ölüm tutanağının açıklamalar alanına “...............ce verilen ............... gün ve ......... sayılı belgeye dayanılarak düzenlenmiştir.” şeklinde açıklama yapılır. Bildirimi yapanın imzası ve varsa ölenin nüfus cüzdanı  alınır. 

Ölüm tutanağına ölenin nüfus cüzdanı eklenerek aile kaydının bulunduğu yer ilçe nüfus müdürlüğüne gönderilir.

Yurt Dışındaki Ölümlere Ait Tutanakların Türkiye’de Tutulması


Yurt dışında Türk vatandaşının ölümü her hangi bir nedenle Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine bildirilemediği takdirde; yabancı resmi makamlardan alınan resmi belgenin Türkçeye çevrilip usulune göre onaylanmasından sonra müracaat edilen ilçe nüfus müdürlüğünce ölüm tutanağı düzenlenir.

Ölümün Aile Kütüklerine Tescili


Yetkili makamlar tarafından gönderilen iki örnek ölüm tutanağı aile kütüğüne tescil edilir. 

Ölüm tutanaklarına dayanılarak düzenlenecek ölüm ve mirasçı bildiriminin ilgili vergi dairesine bildirilmesinde ölenin ikamet adresi esas alınacağından, ölen kişinin ölüm olayını bilgi işlem ortamındaki kaydına tescil eden nüfus müdürlüğünün bulunduğu ilçede ikamet etmesi halinde, düzenlenecek ölüm ve mirasçı bildirimi, tescil işlemini gerçekleştiren nüfus müdürlüğünce ilgili vergi dairesine bildirilir. Ölen kişinin; 

a) ölüm olayının bildirildiği nüfus müdürlüğünün bulunduğu ilçede ikamet etmemesi halinde, nüfus müdürlüğünce bilgi işlem ortamındaki kaydına tescil işlemi gerçekleştirilmekle birlikte; düzenlenecek ölüm ve mirasçı bildirimi, ölenin ikametinin bulunduğu ilgili vergi dairesine,

b) Son kanuni ikamet adresinin tespit edilememesi nedeniyle ölüm tutanağında adres bilgisinin bulunmaması halinde, ölüm olayının bildirildiği nüfus müdürlüğünce bilgi işlem ortamındaki kaydında tescil işlemi gerçekleştirilmekle birlikte; düzenlenecek ölüm ve mirasçı bildirimi, ölenin nüfusa kayıtlı bulunduğu il defterdarlığına, gönderilir.

Ölüm Kaydının Kaldırılması


Aile kütüğündeki nüfus kaydına tescil edilmiş olan ölüm kaydı mahkeme  kararı ile kaldırılır. Ölüm kaydı ilgililer tarafından dava açılarak kaldırılabileceği gibi, kaydın yanlışlığı nüfus idaresince ileri sürülerek durum Cumhuriyet Savcılığına bildirilmek suretiyle de dava açılması  sağlanabilir.

Ölüm Kaydının Kaldırılması Kararlarının Tescili


Mahkeme yazı işleri müdürleri tarafından iki örnek olarak gönderilen kesinleşmiş  ölüm kaydının kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararları aile kütüğüne tescil edilir

Türkiye’deki Yabancıların Ölümü


Türkiye’deki yabancıların ölümü nüfus idarelerine bildirildiği takdirde üç  örnek ölüm tutanağı düzenlenir. Bir örneği ilgililere verilerek diğer örneği yabancılar ölüm dosyasına konur, üçüncü örneği de Emniyet Müdürlüğüne gönderilir. Nüfus müdürlüklerine intikal eden yabancı kişilerin ölümlerine ait ölüm tutanakları ekinde ikamet tezkeresi mevcut ise, ikamet tezkeresi de ikamet izni verilen İl Emniyet Müdürlüğüne gönderilir.

Türkiye’de ölen yabancı, Devletimizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere taraf olan bir devletin vatandaşı ise hakkında örneğine uygun, çok dilde hazırlanmış bir örnek ölüm belgesi düzenlenerek ilgilinin uyruğu bulunduğu devlete iletilmek üzere Genel Müdürlüğe gönderilir.

Nüfusta Kayıtlı Olmayanların Ölümü


Aile kütüğünde kaydı olmayan kişinin ölümüne ilişkin tutanaklar yasal süre içerisinde gönderilmiş olmak koşuluyla nüfus idarelerince kabul edilirler.  Ölüm tutanaklarında yer alan bilgilere göre aile kütüğünde kaydı bulunmayan kişiler, Yabancılar ve Vatandaşlık Durumları Düzgün Olmayan Kişiler Kütüğüne kayıt edilerek Türk vatandaşı olup olmadıkları araştırılır. Türk vatandaşı olduğu anlaşıldığı takdirde, ölüm tutanağına dayanılarak nüfus idaresince re’sen doğum tutanağı düzenlenir.

Ölen kişi bu doğum tutanağına dayanılarak aile kütüğüne tescil edilir. Daha sonra ölüm tutanağı aile kütüğüne geçirilir, Yabancılar ve Vatandaşlık Durumları Düzgün Olmayan Kişiler Kütüğündeki kaydı, aile kütüğü ile bağ kurularak kapatılır. Yaptırılan soruşturma sonucunda ölen kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığı ve ailesinin aile kütüklerine kayıtlı bulunmadığı anlaşıldığı takdirde, ölüm tutanağı Yabancılar ve Vatandaşlık Durumları Düzgün Olmayan Kişiler Kütüğündeki kaydına işlenerek, yabancılar/ ölüm dosyasında muhafaza edilir. 

Kanunun öngördüğü on günlük bildirim süresi geçtikten sonra nüfus idarelerine gönderilmiş veya getirilmiş olan bu gibi ölümlere ait tutanaklar, resmi veya özel sağlık kurumları veya kamu kurum ve kuruluşlarının kayıtlarına dayanılarak düzenlenmişse nüfus idaresi tarafından kabul edilip, üzerinde yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılır.           

Ölen Kardeşin Nüfus Kaydının Kullanıldığı İddiası


Bir kişinin aile kütüklerine tescil edilmediği ve kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullandığı yolundaki iddia ve bildirimleri, doğum ve ölüm olaylarının meydana geldiğini gösteren yetkili makamlarca verilmiş resmi bir  belge olmadıkça nüfus idaresince kabul edilmez ve verilen ölüm tutanakları işleme konulmaz. 

Resmi belge olarak:               


1) Sağlık kuruluşlarının kayıtlarına dayanılarak verilen doğum veya ölüme dair belgeler,             

2) Gömme izni ve bunlarla ilgili kayıt örnekleri,             

3) Diğer resmi dairelerde kişi ile ilgili olarak yapılan kayıt ve işlem örnekleri,             

4) İlköğretim ve varsa diğer okullara ait kayıt ve ayrılma tarihlerini gösterir belgeler,  kabul edilir.

Güvenlik makamlarınca beyanların doğru olup olmadığı yolunda geniş kapsamlı bir araştırma yaptırıldıktan sonra düzenlenecek dosya Bakanlığa gönderilir ve alınacak talimata göre gerekli işlem yapılır.            

Ölüm Karinesi


Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakmayı gerektiren durumlar içinde ortadan kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile o yerin en büyük Mülki İdare Amirinin emri ile kütüğe ölüm kaydı düşülür. Bir kimsenin genel taşıt araçlarında meydana gelen kaza sonucunda veya yangın, patlama, savaş gibi kişinin ölümüne kesin gözle bakılabilecek haller içinde kaybolduğu ve cesedi de bulunamadığı takdirde, bu durumu belgelendirilmek koşuluyla olayın meydana geldiği yerin en büyük Mülki İdare Amirinin yazılı emri ile hakkında ölüm tutanağı düzenlenir. Buna dayanılarak aile kütüğüne ölüm kaydı tescil edilir.

Ölümüne Kesin Gözle Bakılanların Tescili


Ölümüne kesin gözle bakılacak haller içinde kaybolan ve cesedi de bulunamayan kimselerin eşi, altsoyu ve üstsoyu ile kardeşleri, bunların yokluğu halinde mirasçıları tarafından her hangi bir nüfus müdürlüğüne yazılı olarak başvurmaları gereklidir. 

Sözü edilen yazılı başvuru sırasında varsa, iddiayı kanıtlayacak askeri veya emniyet makamlarından alınacak resmi belgeler ya da olayın meydana geldiği yerdeki kurumlardan alınacak resmi belgeler de dilekçeye eklenir. Herhangi bir resmi belge verilmemişse iddianın belgelendirilmesi istenir. 

Dilekçe, dilekçeye eklenen belgeler ve gerektiğinde nüfus müdürlüğünce yaptırılan soruşturma sonucunda elde edilen belgeler olayın doğruluğunu ve öldüğü iddia edilen kişinin o olayın meydana geldiği sırada o yerde bulunduğunu kanıtlamaya yeterli görülürse, kişinin kayıtlı olduğu yer nüfus müdürlüğü durumu gerekçeli olarak Mülki İdare Amirinin onayına sunar. 

En büyük Mülki İdare Amirince ölüm kaydının tescili uygun bulunmadığı takdirde ilgililerin istekleri reddedilir. Kendilerinden mahkemeye başvurarak kaybolan kimsenin ölü veya sağ olduğunun hakim tarafından hükme bağlanması istenir.  En büyük Mülki İdare Amirinin uygun bulması üzerine ilçe nüfus müdürlüğünce re’sen iki örnek ölüm tutanağı düzenlenir. Tutanağa “Ölümüne kesin gözle bakılacak hal içinde kaybolması nedeniyle Valiliğin/Kaymakamlığın .../.../.... gün, .....sayılı emri üzerine düzenlenmiştir” açıklaması yazılır ve yetkili makamlar tarafından gönderilen iki örnek ölüm tutanağı aile kütüğüne tescil edilir. 

1 Temmuz 2018 Pazar

YABANCI ÜLKELERDE YAPILACAK TEBLİGAT


Yabancı ülkelerde kişilere yapılacak tebligat


Yabancı ülkelerde kişilere yapılacak tebligat da milletlerarası adli yardıma dahildir; ve aynı zamanda, milletlerarası istinabe kavramı içerisinde yer alır.

Dava ile ilgili usulü işlemlerin davalıya tebliği, savunma hakkına riayetin temel unsurunu teşkil eder. Tebligat işlemi usulüne uygun olarak yerine getirilmedikçe dava görülemez. Türk mahkemelerinde açılan davalarda veya Türkiye'de yapılan icra takiplerinde, davalı veya borçlu yabancı ülkede bulunmakta ise tebligatın yabancı ülkede yapılması zarureti ortaya çıkar. Yabancı ülkede bir tebligatın nasıl yapılacağı ve yapılma yolları milletlerarası tebligatın konusunu teşkil eder.

Yabancı ülkelerde yapılacak tebligat, Tebligat Kanunu (m. 25-27) ile Tebligat Tüzüğünde (m. 36-43) düzenlenmiştir. Türkiye ayrıca birçok devletle iki taraflı adli yardımlaşma anlaşması yapmış ve yukarıda sözü edilen konuyla ilgili en önemli iki milletlerarası çok taraflı sözleşmeye katılmıştır. Bu duruma göre;

1. Türkiye ile tebligatın yapılacağı yabancı ülke arasında milletlerarası bir sözleşme mevcut değil ise, Tebligat Kanunu'nun ilgili hükümleri (m. 25 vd.) uyarınca hareket edilecektir. Buna göre, esas prensip tebligatı çıkaran makamın tebliğ edilecek evrakı bağlı bulunduğu Bakanlık vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına göndermesi, evrakın görev bölgesi göz önünde bulundurularak ilgili Türkiye Elçiliğine veya Konsolosluğuna intikal ettirilmesi ve bunların bulundukları yer hukukuna uygun şekilde yetkili makamlardan tebligat yapılmasını istemeleridir. Diplomatik usullere tabi olan bu yol uzun zamana ihtiyaç göstermektedir.

Yabancı ülkede kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise, tebliğ o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığı ile de yapılabilir. Bu halde, ilgili Bakanlık ve Dışişleri Bakanlığı devreye girmeksizin, bildirim doğrudan doğruya Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu veya bunların görevlendireceği bir memur vasıtasıyla yapılır (m.25/a).

Tebliği çıkaran merciin, yabancı ülkede bulunan Türklere, öncelikle bu maddede belirtilen usulde tebligat yapmak mecburiyeti yoktur. Buradaki tebligat usulü, muhatabın Türk vatandaşı olduğu durumlarda, tebliği çıkaran mahkeme, kurum veya kişi için bir alternatif teşkil etmektedir. Diğer bir ifadeyle, 25/a'daki tebligat usulü kullanılmadan da, doğrudan diğer milletlerarası tebligat usullerinden istifade edilebilir.

2. Türkiye ile tebligatın yapılacağı yabancı ülke arasında tek bir milletlerarası sözleşmenin bulunması halinde, tebligatın tarafları bağlayan bu sözleşme hükümlerine göre yapılacağı hususunda tereddüt yoktur.

3. Türkiye milletlararası tebligat konusunu düzenleyen çok taraflı iki milletlerarası sözleşmeye taraftır. Bunlardan birisi 1.3.1954 tarihli Usul Hukukuna Dair La Haye Sözleşmesi, diğeri de 15.11.1965 tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair La Haye Sözleşmesidir. Türkiye'nin tebligatın yapılacağı yabancı ülke ile birlikte birden çok milletlerarası sözleşmeye taraf olması halinde, bu sözleşmelerden hangisinin diğerine veya diğerlerine tercih edileceği tesbit edilmek gerekir.

a) Hukuk Usulüne Dair La Haye Sözleşmesi ile Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair La Haye Sözleşmeleri arasındaki ilişkide, Hukuk Usulüne dair Sözleşme, Tebligat Sözleşmesinden daha geniş kapsamlıdır. Ayrıca tebligatla ilgili hükümler bakımından da aralarında farklılıklar mevcuttur. Ancak Tebligat Sözleşmesi konuya açıklık getirerek (m. 22), her iki Sözleşmeye taraf olan ülkeler açısından, tebligatın Tebligat Sözleşmesine göre yapılacağı, diğer konularda Hukuk Usulüne dair Sözleşme hükümlerinin uygulanacağı esasını kabul etmiştir.

b) Türkiye'nin iki taraflı adli yardım anlaşması yaptığı ülkelerle birlikte, aynı zamanda Hukuk Usulüne dair Sözleşmeye ve (veya) Tebligat Sözleşmesine taraf olması ihtimalinde, tebligat konusunda iki taraflı sözleşmenin mi yoksa çok taraflı sözleşmelerin mi tercih edileceği konusu, yine Tebligat Sözleşmesinin bir hükmü (m. 25) ile halledilmiştir. Buna göre, iki taraflı adli yardım sözleşmelerinin uygulanması La Haye Sözleşmeleri ile engellenmiş değildir. Bu duruma göre, tebliğ evrakının gönderileceği ülke ile Türkiye arasında adli yardım konusunda iki taraflı ve aynı zamanda çok taraflı sözleşme mevcut ise, mahkeme bu iki sözleşmenin getirdiği hükümlerden hangisi tebligatın daha kolay ve süratle yapılmasına imkan veriyorsa onu tatbikte serbest olacaktır.

YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ


2675 Sayılı Yasa’ya (MÖHUK) göre yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o ülke kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de uygulanabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Yabancı mahkemelerin verdiği kararların ülkemizde tenfiz edilebilmesi olanağının yanında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine gerek olmaksızın tanınması da bir ihtiyaç olarak karşımızdadır. Zira bazı hallerde tenfize gerek olmamakla birlikte, o yabancı ülke ilamının Türkiye’de kesin hüküm, kesin delil olarak kullanılabilmesi veya yabancı ülke ilamıyla Türkiye’de idari bir işlem yapılabilmesi gerekebilir.

Kısaca, yabancı ülkelerce verilmiş olan mahkeme kararları, Türkiye´de uygulanacaksa bu kararların Türk Mahkemelerince tenfiz edilmesi gerekir. Yabancı mahkeme kararı infaz hükümleri içeriyorsa, yani Türkiye’de de uygulanması gerekiyorsa tenfiz davası, infaz hükümleri içermiyorsa Tanıma davası açılmalıdır. Ancak tenfiz daha geniş kapsamlı olduğu için genellikle bu davanın açılması yoluna gidilmektedir. Yabancı bir mahkeme kararının tenfizi o kararın icra edilebilirliği demektir. Tanımada icra değil o ilamdan kesin delil veya kesin hüküm olarak yararlanma durumu vardır.

Tanıma ve Tenfiz davaları mutlaka davalıya yapılacak usulüne uygun davetiyeyle birlikte açılacak davada duruşma yapılarak görülür, evrak üzerinden karar verilemez. Bu davaların hasımsız dava niteliğinde açılması mümkün değildir. Dava basit usule tabidir. Adli tatilde de görülebilir.

Davacının Türkiye’de ikametgahı yoksa teminat göstermesi gerekmektedir. Teminat miktarını hakim takdir edecektir. Ancak karşılıklılık anlaşmasında bu konuda muafiyet varsa teminat şartı aranmaz. Birçok Avrupa ülkesi ile karşılıklık anlaşmaları mevcut olduğundan bu ülke kararlarıyla ilgili teminat şartı aranmamaktadır. Yetkili mahkeme davalının ikametgahı; Türkiye’de ikametgahı yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, bu dahi yoksa “Ankara, İstanbul, İzmir” mahkemeleridir. Görevli mahkeme; aile hukukundan kaynaklanan davalarda Aile Mahkemesi diğer hallerde Asliye Hukuk mahkemesidir.(MÖHUK 35/I)

Özellikle boşanma davalarının tenfizi talepleri 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, karşı tarafın bu yönde bir itirazı olmadığı takdirde zamanaşımı süresinin dolduğunu hakim kendiliğinden gözetemeyecektir.

Tenfiz dilekçesine, Yabancı mahkeme ilamının ve ilamın kesinleştiğini gösterir yazı,şerh veya belgenin o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı (APOSTİL ŞERHİ) ve konsoloslukça veya noterce onaylı tercümesi eklenir. Uygulamada, ilamın aslı yerine fotokopi eklendiğine rastlanmaktadır. Yasanın açık hükmü karşısında yabancı mahkeme kararının fotokopisiyle yetinilerek tanıma veya tenfiz kararı verilmesi mümkün değildir.
Mahkemenin tenfiz kararı vermesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir.

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma yahut devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması,

b) İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması,

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,

d) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması,

e) Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk kanunlar ihtilafı kuralları gereğince yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönden itiraz etmemiş olması.

e maddesinde belirtilen husus özellikle boşanma davalarında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Tarafların her ikisi de Türk'se, yabancı mahkeme Türk Hukukunu uygulayacaktır. Bazen tarafları Türk olan, yabancı mahkemelerce verilmiş boşanma kararlarında Türk Hukukunun uygulanmadığı, mahkemenin bulunduğu yabancı ülkenin hukukuna göre boşanma kararı verildiğine rastlanmaktadır. Böylesi bir durumda, karşı taraf tenfize bu yönden itiraz ettiği takdirde tenfiz kararı verilemeyecektir. Herhangi bir itiraz vaki olmadığında, karar açıkça Türk Kamu Düzenine aykırı değilse tenfiz kararı verilebilecektir.

Bu davaların teknik olarak analizini yaptıktan sonra uygulamada yaşanan bazı sorunlara değinmek istiyorum.

- Tenfizi istenen karar “MAHKEME” tarafından verilmiş bir karar olmalıdır. Bazı ülkelerde boşanma kararları kilise, belediye, valilik gibi mahkeme sıfatı olmayan idari birimlerce de verilebilmektedir. Bu makamların verdiği kararların Türkiye’de Tanınması veya Tenfizi mümkün değildir.

- Avrupa`da yapılan evlilikler zaman zaman konsolosluklara bildirilmemektedir. Bu nedenle nüfus kayıtlarında da evlilik gözükmemektedir. Kayıtlarda evlilik gözükmediği için vatandaşlarımız daha sonra yeniden evlenmek istediklerinde sorun yaşamadan nikah akdini yapmaktadırlar. Ancak bu durum ilerde başlarını ciddi manada ağrıtabilecektir. Hukukumuzda biriyle evliyken ikinci bir evlilik mümkün olmadığı için sonradan yapılacak evlilik geçersiz olacaktır. Hukuki deyimle mutlak butlanla batıl olan bir evlilik sözkonusudur. Dolayısıyla evlilik hukuken sakat doğduğu için bu evlilik akdine bağlanan sonuçlar da baştan itibaren geçersiz olacaktır. Ne tür sıkıntıların yaşanabileceği yazımızın konusu olmadığı için sonuçları tartışılmamıştır. Böyle bir durum sözkonusu ise konsolosluk vasıtasıyla evliliğin nüfus müdürlüğüne bildirilmesi sağlanmalı, bundan sonra boşanma veya boşanmanın tenfizi davası açılmalıdır. Nasıl olsa nüfus kaydında bekar gözüküyor diyerek ikinci evliliğin önünde herhangi bir engel olmadığı düşünülmemelidir.

- Uygulamada yaşanan bir diğer sorun, yabancı uyruklu şahıslardan veya Türk uyruklu olup da yabancı ülkede ilticacı konumunda olan vatandaşlarımızdan vekaletname alınırken yaşanmaktadır. Yabancı uyruklu şahıslar için konsolosluklarımız genelde vekaletname tanzim etmemektedir. Yabancı ülkede ilticacı konumunda olan vatandaşlarımız ise konsolosluklarımıza gitmekten çekinmektedirler. Bu gibi hallerde, yabancı ülke noterlerinin usulüne uygun düzenleyecekleri vekaletnamelerin Türkçeye tercüme edilerek bu tercümenin de konsolosluk veya Türkiye’de noterler tarafından onaylanması suretiyle bu sıkıntının aşılması yoluna gidilmektedir.

- Yurtdışına yapılan tebligatlarda da sorunlar yaşandığı gözlemlenmektedir. Uygulamada yurtdışına tebligat iki yöntemle yapılmaktadır.

Birincisi, Adalet Bakanlığı’nın Yabancı Memleketlere Gönderilecek Tebliğ Evrakı ve Masrafı ile Kendilerine Tebligat Yapılamayacak Şahıslara ilişkin 17.03.1980 tarihli tebliği ve bu tebliğde değişiklik yapan tebliğlere göre tebligat işleminin gerçekleştirilmesidir. Bu tebliğlerde gerek ikili anlaşmalar gerekse çok taraflı sözleşmelerle ilgili devlete tebligatın nasıl yapılması gerektiği belirtilmiştir. Tebliğ evrakının gönderileceği devletlerle memleketimiz arasında adlî yardım konusunda iki taraflı ve çok taraflı sözleşme varsa çok taraflı sözleşme hükümleri, ancak iki taraflı sözleşmede çok taraflı sözleşmeden ayrı ve özel bir hüküm varsa o hususta ikili sözleşme, tereddüt halinde yine ikili sözleşme uygulanacaktır. Uygulamada 184 örnek form kullanılması suretiyle tebliğ işlemi gerçekleştirilmektedir. Duruşma gününü ihtiva eden tebliğ evrakının, tebliği çıkaran merci tarafından muayyen günden en az üç ay evvel gönderilmesi gerekmektedir. Ancak adalet Bakanlığı duruşma gününün en az beş ay evvel postaya verilecek şekilde tespit edilmesini tavsiye etmektedir. Tebliğe ilişkin masrafların pul olarak gönderilmemesi, ilgili yabancı devlette tebliğ işlemi için ne kadar masraf gerekiyorsa, maliyeye yatırılacak harç makbuzunun tebliğ evrakına eklenerek gönderilmesi gerekmektedir. Gönderilen tebliğ evrakının ikinci sureti, yabancı ülkenin tebligata ilişkin mevzuatına göre, muhataba tebliğin yapıldığına, yapılamadıysa sebebine ilişkin şerh ile tebliğ çıkaran makama iade edilmektedir.

İkinci tebliğ yöntemi, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu 25/a maddesine göre siyasi temsilcilik aracılığıyla tebliğ işleminin gerçekleştirilmesidir. Bu maddeye göre;

Yabancı ülkede kendisine tebliğ yapılacak kimse Türk vatandaşı olduğu takdirde tebliğ o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığıyla da yapılabilir.

Bu hâlde bildirimi Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu veya bunların görevlendireceği bir memur yapar.

Tebliğin konusu ile hangi merci tarafından çıkarıldığı bilgilerinin yer aldığı ve otuz gün içinde başvurulmadığı takdirde tebliğin yapılmış sayılacağı ihtarını içeren bildirim, muhataba o ülkenin mevzuatının izin verdiği yöntemle gönderilir.

Bildirimin o ülkenin mevzuatına göre muhataba tebliğ edildiği belgelendirildiğinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurulmadığı takdirde tebligat otuzuncu günün bitiminde yapılmış sayılır. Muhatap Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurduğu takdirde tebliğ evrakını almaktan kaçınırsa bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliğ yapılmış sayılır. Evrak bekletilmeksizin merciine iade edilir.

Bu maddeye göre tebligat yapabilmek için muhatabın mutlaka Türk vatandaşı olması gerekmektedir.

Vatandaşlarımızın kafasına takılan bir diğer konu ise Yetkili Mahkeme hususudur. Yukarda yetkili mahkemenin neresi olduğundan bahsetmiştik. Ancak bu tür davalarda yetki kamu düzenine ilişkin olmadığından, eğer karşı taraf yetki itirazında bulunmayacak ise dava Türkiye’nin her yerinden açılabilmektedir.