25 Temmuz 2018 Çarşamba

RÜŞVET SUÇU - YARGITAY KARARI

T.C. YARGITAY
5.Ceza Dairesi
Esas:  2014/5795
Karar: 2014/8187
Karar Tarihi: 11.09.2014

ÖZET: Teşebbüs nedeniyle indirim yapılırken meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı yerine "suç işleme hususundaki ısrarlı kastının yoğunluğu" biçiminde yine yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle verilen cezanın asgari oranda indirilmesi isabetsizdir.

(5237 S. K. m. 3, 35, 53, 61, 62, 252)

Dava: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Karar: Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Suç tarihinden sonra 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 87. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 252. maddesinin 4. fıkrası ile "kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir." şeklinde düzenleme yapılmış olup; öğretide bir kısım aksine görüşler bulunmakla beraber genel kabul görüp süregelen uygulamada da benimsendiği üzere; menfaat talep eden sanığın isteğini gerçekte yerine getirmek niyetinde olmayan kişinin faili suçüstü yakalatmak amacıyla talebi kabul etmiş görüntüsü verdiği durumlarda, sanığın yakalanması için yapılan anlaşmanın serbest irade ürünü olmaması nedeniyle rüşvet anlaşmasının oluşmadığı, bu nedenle de eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı ve bu itibarla 6352 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 252/4. maddesinde yer alan teşebbüs hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu nazara alınarak sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 252/1, 35 ve 62. maddeleri ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren TCK'nın 252/1, 252/4 ve 62. maddeleri uygulanarak lehe Yasanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, 6352 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 252/4. maddesinde yer alan teşebbüs hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığından bahisle sanık hakkında fazla ceza tayini,

Kabule göre de;

Bozmaya konu aleyhine temyiz bulunmayan 07.03.2008 günlü hükümde temel cezanın alt sınırdan belirlendiği, bozma ilamında bu belirlemenin isabetsiz olduğuna ilişkin bir ibareye yer verilmediği gibi dosya kapsamına göre de TCK'nın 61. maddesinde yer alan temel cezanın tespitinde esas alınacak hususlarda da bir değişiklik olmadığı gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile TCK'nın 3/1. maddesindeki orantılılık ilkesine de aykırı olacak şekilde takdirde hataya düşülerek temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi,

TCK'nın 35/2. maddesi uyarınca teşebbüs nedeniyle indirim yapılırken meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı yerine "suç işleme hususundaki ısrarlı kastının yoğunluğu" biçiminde yine yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle verilen cezanın asgari oranda indirilmesi,

Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle sanık hakkında 53/5. madde gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar sadece bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken anılan maddenin 1. fıkrasının tüm alt bentlerini kapsar şekilde hak yoksunluğuna hükmolunması,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

KAYNAK
http://benimavukatım.com

RÜŞVET SUÇU - YARGITAY KARARI


T.C. YARGITAY
5.Ceza Dairesi
Esas:  2014/4682
Karar: 2016/5790
Karar Tarihi: 02.06.2016

ÖZET: Dosyada mevcut ifade ve tutanaklardan yargılama konusu olay hakkında bilgi ve görgü sahibi oldukları anlaşılan...'ın tanık sıfatıyla beyanlarının alınmasından sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi için kime, nasıl, ne şekilde, hangi iş ve işlemi nedeniyle ne kadar para verildiği karar yerinde denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle gösterilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ve yetersiz gerekçelerle mahkumiyet hükmü kurulması hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

(5237 S. K. m. 53, 252) (ANY. MAH. 08.10.2015 T. 2014/140 E. 2015/85 K.)

Dava ve Karar: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Sanığın, 2010 yılı Ağustos ayı içerisinde Suriye sınırından Türkiye'ye geçireceği kaçak malların geçişine göz yumması karşılığında bir kez olmak üzere....lığı emrinde görevli piyade er...'in banka hesabına 200,00 TL yatırdığı şeklinde gerçekleştiği belirtilen eylemi nedeniyle sanık hakkında rüşvet verme suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de;

5237 sayılı TCK'nın 6352 sayılı Yasa değişikliği öncesinde rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının veya kişilerin bu şekildeki iş için kamu görevlisine çıkar temin etmelerinin rüşvet tanımından çıkarıldığı, bu durumda diğer koşulların varlığı halinde görevi kötüye kullanmaya iştirak suçunun oluşacağı anlaşılmakla,

Rüşvet suçuna konu paranın suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 252/3. maddesi anlamında kamu görevlisi kişiye görevinin gereklerine aykırı olan bir işi yapması için verilip verilmediği hususunun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve buna bağlı olarak suç niteliğinin tayini bakımından, suç tarihi itibariyle sanık hakkında 5607 sayılı Kaçakçılık Yasasına aykırılık suçundan ... C.Başsavcılığının 2011/3956 sayılı dosyası üzerinden yürütülen soruşturma neticesinde dava açılıp açılmadığının tespitiyle varsa bu evrakların onaylı ve okunaklı birer suretinin temini ile rüşvet suçu, bir karşılaşma suçu olduğundan, çok failli suçlardan olup, bir tarafta, rüşvet verenin; diğer tarafta ise rüşvet alan kamu görevlisinin yer aldığı, rüşvet veren ve alanın, aynı amacın gerçekleşmesini hedefledikleri, bu itibarla esasında veren ve alan açısından tek bir suç olduğu, dava konusu somut olayda sivil şahıs olan sanık ...'ten rüşvet aldığı iddia olunan ... hakkında rüşvet alma suçundan dolayı ... Askeri Mahkemesinde görülen 2011/747 Esas sayılı kamu davası açılmış olduğu görülmekle, aynı olaya ilişkin farklı kararlar verilmesinin önüne geçmek, uygulama birliğini sağlamak ve her iki davada adil sonuç çıkmasını temin etmek için, rüşvet aldığı iddia olunan asker şahıs hakkında askeri mahkemece karar verilip verilmediğinin, verilmişse kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmasından, kesinleşmemişse sonucunun bekletici mesele yapılmasından, kesinleşmişse dava evrakları ile gerekçeli kararın onaylı örneklerinin bu dosya arasına getirtilip konulmasından, öte yandan dosyada mevcut ifade ve tutanaklardan yargılama konusu olay hakkında bilgi ve görgü sahibi oldukları anlaşılan...'ın tanık sıfatıyla beyanlarının alınmasından sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi için kime, nasıl, ne şekilde, hangi iş ve işlemi nedeniyle ne kadar para verildiği karar yerinde denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle gösterilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Kabule göre de;

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı Kararının Resmi Gazetenin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK'nın 53/1. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 02.06.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.