T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi
Esas: 2013/24365
Karar: 2015/1452
Karar Tarihi: 19.01.2015
GÜRÜLTÜYE NEDEN OLMA SUÇU - ÖLÇÜLEN
GÜRÜLTÜ DÜZEYİNİN YÖNETMELİĞİN BELİRLEDİĞİ LİMİT DEĞERİN ÜZERİNDE OLDUĞU -
GÜRÜLTÜNÜN İNSAN SAĞLIĞININ ZARAR GÖRMESİNE ELVERİŞLİ OLUP OLMADIĞI YÖNÜNDE
RAPOR ALINARAK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Somut olayda, ölçülen gürültü
düzeyi, yönetmeliğin belirlediği limit değerin üzerinde ise de, insan
sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığının bilimsel ölçütlere göre
değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle üniversitelerin, Kulak Burun Boğaz
Anabilim dalında uzman Kulak Burun Boğaz hekimlerinden, tercihen odyoloji
uzmanlığı bulunan iki hekim ve yine bir odyologdan oluşacak üç kişilik heyete
dosya tevdi edilerek, somut olayda gürültünün, insan sağlığının zarar görmesine
elverişli olup olmadığı yönünde rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki
durumunun belirlenmesi gerekir.
(2709 S. K. m. 56) (5237 S. K. m.
44, 123, 183) (2872 S. K. m. 14, 20) (2918 S. K. m. 30) (5326 S. K. m. 15, 36)
(Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi Ve Yönetimi Yönetmeliği m. 8)
Dava ve Karar: I- Genel İlkeler ve
Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek
Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşamayı mümkün kılmak üzere kanunlarda, yönetmelik ve düzenleyici işlemlerde
gürültüye ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Türk Ceza Kanununun 183. maddesinde
düzenlenen "gürültüye neden olma" suçu; "İlgili kanunlarla
belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak", başka bir kimsenin sağlığının
zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olma halinde oluşacaktır.
Maddede sözü edilen "ilgili
kanunlarla belirlenen yükümlülük"; 2872 sayılı Çevre Kanununun
"çevreyi kirletmeme" ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsediği
düzenlemeye dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan "çevresel
gürültüye neden olmama" yükümlüğünü ifade etmektedir.
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 14.
maddesinde yer alan düzenlemeye göre; kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh
sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar
üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaklanmış, ulaşım araçları,
şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan
kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara
indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirlerin alınması
gerektiği belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 20/h bendi, 14. maddeye göre
çıkarılan yönetmelikle belirlenen önlemleri almayan veya standartlara aykırı
şekilde gürültü ve titreşime neden olan, konutlar, ulaşım araçları, işyerleri,
atölyeler, fabrika, şantiye ve eğlence yerlerine yönelik idari yaptırımlar
benimsemiştir. 2872 sayılı Çevre Kanunu, çevresel gürültü kaynaklarını "ulaşım
araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve
konutlar" şeklinde sayma yoluyla sınırlı olarak belirlemiştir.
2872 sayılı Kanun'un 14 ve 20/h
bendindeki düzenlemelere istinaden;
- 01.07.2005 tarihli ve 25862
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve
Yönetimi Yönetmeliği,
-07.03.2008 tarihli ve 26809 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi
Yönetmeliği (2002/49/EC),
-04.06.2010 tarihli ve 27601 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi
Yönetmeliği,
Kabul edilmiş, bir önceki
yönetmelik bir sonraki ile yürürlükten kaldırılmıştır.
TCK'nın 183. maddesi, gürültünün
"başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli" olması
şartını aramaktadır. Bunun yanında TCK'nın 123. maddesi ise eylemin suç olarak
vasıflandırılabilmesi için "sırf huzur ve sükunu bozmaya" yönelik
olması gerektiğini kabul etmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun
36. maddesinde de gürültüye ilişkin düzenlemeye yer verilmiş, gürültünün,
başkalarının huzur ve sükununu bozması gerektiğini belirtmiştir. Aynı Kanun'un
15/3. maddesi, bir fiilin hem kabahat hem de suç olarak tanımlandığı
durumlarda, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabileceği, suçtan dolayı
yaptırım uygulanamayan hallerde ise kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanacağı
kuralına yer vermiştir.
TCK'nın 183. maddesinde suç olarak
tanımlanan gürültünün insan sağlığının zarar görmesine "elverişli"
olması gerektiği kabul edilmiştir. Bu durumda "elverişlilik"
ibaresinin, insan sağlığının zarar görmesi ihtimalini, zarar vermeye uygun
olmayı ifade ettiği, dolayısıyla suçun tehlike suçu olarak düzenlendiği, suçun
oluşumu için somut zararın gerçekleşmesi gerekmediği kabul edilmelidir.
04.06.2010 tarihli ve 27601 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi
Yönetmeliği'nin 8/a maddesi, işitme sağlığı ve kritik sağlık etkileri göz önüne
alınarak gürültüden etkilenme seviyelerinin belirlenmesi ve izlenmesine ilişkin
esas ve usullerin Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceğini hükme bağlamasına
rağmen, Sağlık Bakanlığı, bahsedilen esas ve usullere ilişkin bir düzenleme
yapmamıştır. Her ne kadar Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği,
gürültü kriter ve göstergelerini düzenlemiş ise de, belirlenen kriterler, 2872
sayılı Kanun'un 14 ve 20/h maddeleri gereğince ilgililere idari yaptırım
uygulanmasını mümkün kılan somut eşik değerlerdir. Yönetmelikte gürültü
kaynaklarına göre belirlenen kriter ve göstergeleri aşan her gürültünün,
TCK'nın 183. maddesi kapsamında "insan sağlığının zarar görmesine
elverişli" olduğu söylenemez.
Görüldüğü gibi hukukumuzda
gürültüye ilişkin farklı şartlara tabi tutulmuş farklı düzenlemeler
bulunmaktadır. Bu durumda gürültüye ilişkin düzenlemelerin tamamı birlikte
değerlendirilerek uygulanacak yaptırımın belirlenebilmesi için kapsadıkları
alanların belirlenmesi gerekir.
1- Çevresel gürültünün kaynağı,
2872 sayılı Kanun'un 14. maddesinde açıklandığı üzere, "ulaşım araçları,
şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve
konutlar" ise;
a- Gürültü, başka bir kimsenin
sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 sayılı Kanun'un 14.
maddesi delaletiyle TCK'nın 183. maddesindeki suçun cezası,
b- Gürültü, sırf huzur ve sükunu
bozmak maksadıyla yapılmış olsa bile başka bir kimsenin sağlığının zarar
görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 sayılı Kanun'un 14. ve TCK'nın 44.
maddesi delaletiyle TCK'nın 123 ve 183. maddesindeki suçlardan en ağır cezayı
gerektiren suçun cezası,
c- Gürültü, fail tarafından sırf
huzur ve sükunu bozmak maksadıyla yapılmamış, bir kimsenin sağlığının zarar
görmesine elverişli olmayacak boyutta ancak mağdurun huzur ve sükununu bozacak
nitelikte ise 2872 sayılı Kanun'un 14, 20/h maddesindeki kabahat,
2- Kaynağı ne olursa olsun çevresel
gürültü, sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılmış ve bir kimsenin
sağlığının zarar görmesine elverişli olmadığı takdirde TCK'nın 123.
maddesindeki suçun cezası,
3- Çevresel gürültünün kaynağı,
2872 sayılı Kanun'un 14. maddesinde bahsedilen ulaşım araçları, şantiye,
fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar haricindeki
bir yer ise ya da sırf huzur ve sükunu bozma amacına yönelmemiş yahut bir kimsenin
sağlığının zarar görmesine elverişli olmayacak nitelikte ise 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu'nun 36. maddesindeki kabahat,
4- Motorlu araç sürücülerinin
araçlarının çevredekileri rahatsız edecek derecede gürültü çıkartması halinde
gürültü, yukarıda (1) nolu kısımda açıklanan niteliklere sahip değil ise 5326
sayılı Kanun'un 15/1. maddesindeki içtima kuralı gereğince 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 30/b ve 5326 sayılı Kanun'un 36. maddesindeki
idari para cezalarından hangisi daha ağır ise o kabahat.
Türünden yaptırımlar
uygulanmalıdır.
Çevresel gürültünün önlenmesi ya da
kabul edilen limit değerler arasında tutulması için, 01.07.2005 tarihinden
itibaren üç ayrı yönetmelik benimsendiğine göre, zaman bakımından uygulama
ilkesinin zorunlu sonucu olarak bir önceki yönetmelikte benimsenen ilke ve
limit değerlerin bir sonraki yönetmelikte de yer almış olması gerekir.
Mevzuat ve düzenleyici işlemlerde,
hangi ses düzeyinin insan sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu açıkça
belirlenmediğine göre, sorunun, sesin düzeyi, sıklığı, saati, kaynağı, mesafesi
gibi hususlar gözetilerek somut olayın özelliklerine göre bilimsel veriler
yardımıyla uzman bilirkişilerin görüşleri yardımıyla çözüme kavuşturulması
gerekir.
II- Yargılamaya Konu Olay
Sanığın, S... Bar ve Restaurant'ın
mesul müdürü olduğu, müzikli eğlence yeri olan işletmede yapılan denetimde;
gece 02.15 itibariyle açık alanda canlı müzik yayınının devam ettiği, 6 adet
hoparlör kullanıldığı, ses seviyelerinin ölçümünde 2010 tarihli Çevresel Gürültünün
Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nin 24. maddesinde belirlenen sınır
değerlerin aşıldığının tespit edildiği, daha önce de aynı nedenlerle 2872
sayılı Kanun'un 14. maddesi gereğince üç kez idari para cezası verildiği,
davaya konu denetim sonucunda ise aynı Kanun'un 15. maddesi gereğince 15 gün
süreyle müzik yayınının durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Jandarma tarafından tutulan
10.09.2010 tarihli tutanakta, işletmenin müzik yayım nedeni ile kendilerine
intikal eden sağlık yönünden zarar gören kişi bulunmadığı bildirilmiştir.
Sanık savunmasında, müzik sırasında
ne çevredekilerin ne de işletmedeki müşterilerin rahatsız olmadığını, ses
ölçümlerinin uzman olmayan kişilerce yapıldığını, suçun oluşmadığını ileri
sürmüştür.
Dosyada bilirkişi raporu
bulunmamaktadır.
Ölçülen gürültü düzeyi,
yönetmeliğin belirlediği limit değerin üzerinde ise de, insan sağlığının zarar
görmesine elverişli olup olmadığının bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi
gerekir. Bu nedenle üniversitelerin, Kulak Burun Boğaz Anabilim dalında uzman
Kulak Burun Boğaz hekimlerinden, tercihen odyoloji uzmanlığı bulunan iki hekim
ve yine bir odyologdan oluşacak üç kişilik heyete dosya tevdi edilerek, somut
olayda gürültünün, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı
yönünde rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi
gerekir.
Açıklanan gerekçelerle eksik
incelemeye dayalı hüküm, hukuka uygun görülmemiştir.
III- Sonuç ve Karar
Sanık C. müdafiinin temyiz
nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına,
yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere
dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.01.2015 tarihinde oybirliği
ile karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder