19 Haziran 2018 Salı

KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU YARGITAY KARARI


T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi

Esas:  2013/24365
Karar: 2015/1452
Karar Tarihi: 19.01.2015

GÜRÜLTÜYE NEDEN OLMA SUÇU - ÖLÇÜLEN GÜRÜLTÜ DÜZEYİNİN YÖNETMELİĞİN BELİRLEDİĞİ LİMİT DEĞERİN ÜZERİNDE OLDUĞU - GÜRÜLTÜNÜN İNSAN SAĞLIĞININ ZARAR GÖRMESİNE ELVERİŞLİ OLUP OLMADIĞI YÖNÜNDE RAPOR ALINARAK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda, ölçülen gürültü düzeyi, yönetmeliğin belirlediği limit değerin üzerinde ise de, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığının bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle üniversitelerin, Kulak Burun Boğaz Anabilim dalında uzman Kulak Burun Boğaz hekimlerinden, tercihen odyoloji uzmanlığı bulunan iki hekim ve yine bir odyologdan oluşacak üç kişilik heyete dosya tevdi edilerek, somut olayda gürültünün, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı yönünde rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.

(2709 S. K. m. 56) (5237 S. K. m. 44, 123, 183) (2872 S. K. m. 14, 20) (2918 S. K. m. 30) (5326 S. K. m. 15, 36) (Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi Ve Yönetimi Yönetmeliği m. 8)

Dava ve Karar: I- Genel İlkeler ve Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir.

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamayı mümkün kılmak üzere kanunlarda, yönetmelik ve düzenleyici işlemlerde gürültüye ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanununun 183. maddesinde düzenlenen "gürültüye neden olma" suçu; "İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak", başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olma halinde oluşacaktır.

Maddede sözü edilen "ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülük"; 2872 sayılı Çevre Kanununun "çevreyi kirletmeme" ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsediği düzenlemeye dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan "çevresel gürültüye neden olmama" yükümlüğünü ifade etmektedir.

2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 14. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaklanmış, ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerektiği belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 20/h bendi, 14. maddeye göre çıkarılan yönetmelikle belirlenen önlemleri almayan veya standartlara aykırı şekilde gürültü ve titreşime neden olan, konutlar, ulaşım araçları, işyerleri, atölyeler, fabrika, şantiye ve eğlence yerlerine yönelik idari yaptırımlar benimsemiştir. 2872 sayılı Çevre Kanunu, çevresel gürültü kaynaklarını "ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar" şeklinde sayma yoluyla sınırlı olarak belirlemiştir.

2872 sayılı Kanun'un 14 ve 20/h bendindeki düzenlemelere istinaden;

- 01.07.2005 tarihli ve 25862 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği,

-07.03.2008 tarihli ve 26809 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği (2002/49/EC),

-04.06.2010 tarihli ve 27601 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği,

Kabul edilmiş, bir önceki yönetmelik bir sonraki ile yürürlükten kaldırılmıştır.

TCK'nın 183. maddesi, gürültünün "başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli" olması şartını aramaktadır. Bunun yanında TCK'nın 123. maddesi ise eylemin suç olarak vasıflandırılabilmesi için "sırf huzur ve sükunu bozmaya" yönelik olması gerektiğini kabul etmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 36. maddesinde de gürültüye ilişkin düzenlemeye yer verilmiş, gürültünün, başkalarının huzur ve sükununu bozması gerektiğini belirtmiştir. Aynı Kanun'un 15/3. maddesi, bir fiilin hem kabahat hem de suç olarak tanımlandığı durumlarda, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabileceği, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde ise kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanacağı kuralına yer vermiştir.

TCK'nın 183. maddesinde suç olarak tanımlanan gürültünün insan sağlığının zarar görmesine "elverişli" olması gerektiği kabul edilmiştir. Bu durumda "elverişlilik" ibaresinin, insan sağlığının zarar görmesi ihtimalini, zarar vermeye uygun olmayı ifade ettiği, dolayısıyla suçun tehlike suçu olarak düzenlendiği, suçun oluşumu için somut zararın gerçekleşmesi gerekmediği kabul edilmelidir.

04.06.2010 tarihli ve 27601 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nin 8/a maddesi, işitme sağlığı ve kritik sağlık etkileri göz önüne alınarak gürültüden etkilenme seviyelerinin belirlenmesi ve izlenmesine ilişkin esas ve usullerin Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceğini hükme bağlamasına rağmen, Sağlık Bakanlığı, bahsedilen esas ve usullere ilişkin bir düzenleme yapmamıştır. Her ne kadar Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği, gürültü kriter ve göstergelerini düzenlemiş ise de, belirlenen kriterler, 2872 sayılı Kanun'un 14 ve 20/h maddeleri gereğince ilgililere idari yaptırım uygulanmasını mümkün kılan somut eşik değerlerdir. Yönetmelikte gürültü kaynaklarına göre belirlenen kriter ve göstergeleri aşan her gürültünün, TCK'nın 183. maddesi kapsamında "insan sağlığının zarar görmesine elverişli" olduğu söylenemez.

Görüldüğü gibi hukukumuzda gürültüye ilişkin farklı şartlara tabi tutulmuş farklı düzenlemeler bulunmaktadır. Bu durumda gürültüye ilişkin düzenlemelerin tamamı birlikte değerlendirilerek uygulanacak yaptırımın belirlenebilmesi için kapsadıkları alanların belirlenmesi gerekir.

1- Çevresel gürültünün kaynağı, 2872 sayılı Kanun'un 14. maddesinde açıklandığı üzere, "ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar" ise;

a- Gürültü, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 sayılı Kanun'un 14. maddesi delaletiyle TCK'nın 183. maddesindeki suçun cezası,

b- Gürültü, sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla yapılmış olsa bile başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 sayılı Kanun'un 14. ve TCK'nın 44. maddesi delaletiyle TCK'nın 123 ve 183. maddesindeki suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçun cezası,

c- Gürültü, fail tarafından sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla yapılmamış, bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmayacak boyutta ancak mağdurun huzur ve sükununu bozacak nitelikte ise 2872 sayılı Kanun'un 14, 20/h maddesindeki kabahat,

2- Kaynağı ne olursa olsun çevresel gürültü, sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılmış ve bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmadığı takdirde TCK'nın 123. maddesindeki suçun cezası,

3- Çevresel gürültünün kaynağı, 2872 sayılı Kanun'un 14. maddesinde bahsedilen ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar haricindeki bir yer ise ya da sırf huzur ve sükunu bozma amacına yönelmemiş yahut bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmayacak nitelikte ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 36. maddesindeki kabahat,

4- Motorlu araç sürücülerinin araçlarının çevredekileri rahatsız edecek derecede gürültü çıkartması halinde gürültü, yukarıda (1) nolu kısımda açıklanan niteliklere sahip değil ise 5326 sayılı Kanun'un 15/1. maddesindeki içtima kuralı gereğince 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 30/b ve 5326 sayılı Kanun'un 36. maddesindeki idari para cezalarından hangisi daha ağır ise o kabahat.

Türünden yaptırımlar uygulanmalıdır.

Çevresel gürültünün önlenmesi ya da kabul edilen limit değerler arasında tutulması için, 01.07.2005 tarihinden itibaren üç ayrı yönetmelik benimsendiğine göre, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak bir önceki yönetmelikte benimsenen ilke ve limit değerlerin bir sonraki yönetmelikte de yer almış olması gerekir.

Mevzuat ve düzenleyici işlemlerde, hangi ses düzeyinin insan sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu açıkça belirlenmediğine göre, sorunun, sesin düzeyi, sıklığı, saati, kaynağı, mesafesi gibi hususlar gözetilerek somut olayın özelliklerine göre bilimsel veriler yardımıyla uzman bilirkişilerin görüşleri yardımıyla çözüme kavuşturulması gerekir.

II- Yargılamaya Konu Olay

Sanığın, S... Bar ve Restaurant'ın mesul müdürü olduğu, müzikli eğlence yeri olan işletmede yapılan denetimde; gece 02.15 itibariyle açık alanda canlı müzik yayınının devam ettiği, 6 adet hoparlör kullanıldığı, ses seviyelerinin ölçümünde 2010 tarihli Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nin 24. maddesinde belirlenen sınır değerlerin aşıldığının tespit edildiği, daha önce de aynı nedenlerle 2872 sayılı Kanun'un 14. maddesi gereğince üç kez idari para cezası verildiği, davaya konu denetim sonucunda ise aynı Kanun'un 15. maddesi gereğince 15 gün süreyle müzik yayınının durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Jandarma tarafından tutulan 10.09.2010 tarihli tutanakta, işletmenin müzik yayım nedeni ile kendilerine intikal eden sağlık yönünden zarar gören kişi bulunmadığı bildirilmiştir.

Sanık savunmasında, müzik sırasında ne çevredekilerin ne de işletmedeki müşterilerin rahatsız olmadığını, ses ölçümlerinin uzman olmayan kişilerce yapıldığını, suçun oluşmadığını ileri sürmüştür.

Dosyada bilirkişi raporu bulunmamaktadır.

Ölçülen gürültü düzeyi, yönetmeliğin belirlediği limit değerin üzerinde ise de, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığının bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle üniversitelerin, Kulak Burun Boğaz Anabilim dalında uzman Kulak Burun Boğaz hekimlerinden, tercihen odyoloji uzmanlığı bulunan iki hekim ve yine bir odyologdan oluşacak üç kişilik heyete dosya tevdi edilerek, somut olayda gürültünün, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı yönünde rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.

Açıklanan gerekçelerle eksik incelemeye dayalı hüküm, hukuka uygun görülmemiştir.

III- Sonuç ve Karar

Sanık C. müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.01.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder