ZAMANAŞIMI
- Zamanaşımı itiraz değil “def”i” dir. Def'i ile
itiraz birbirinden farklı kavramlardır. Def'i (usul hukuku anlamında),
davalının aslında borçlu olduğu bir edimi özel bir nedenle yerine getirmekten
kaçınmasına imkan veren bir haktır. Burada davalı, borçludur; fakat davalının
özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır.
Def'iler ve itirazlar arasında şu fark vardır.
İtiraz'da hak ya hiç doğmamıştır ya da son bulmuştur. Buna karşılık def'ide hak
vardır; fakat davalı, özel bir nedenle o hakkı yerine getirmekten kaçınabilir.
Davalı def'iyi açıkça ileri sürmemişse, hakim taraflardan birinin bildirdiği
vakıalardan def'inin varlığını öğrense bile, bunu kendiliğinden gözetemez.
İtirazda ise hakim, taraflarca açıkça sürülmemiş olsa bile ileri sürülen
vakıalardan anladığı itirazları res'en göz önüne alacaktır.
Bu nedenle,
davalı taraf usulüne uygun şekilde zamanaşımı def”i ileri sürmemiş ise,
bilirkişi kendiliğinden zamanaşımı sürelerini dikkate alamaz. Çalışma süresinin
tamamı için hesaplama yapmak zorundadır.
- Her ne kadar, 1086
Sayılı HUMK döneminde, süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı definin savunmanın
genişletilmesi niteliğinde olduğu ve karşı tarafın savunmanın genişletilmesine
muvafakat etmediği yönünde açık bir beyanı bulunmadığı sürece süresinden sonra
ileri sürülen zamanaşımı definin dahi dikkate alınması gerektiği (9. HD.
2008/16486 E. 2010/3200 K.) belirtilmiş ise de, 6100 Sayılı HMK’nın 141. ve
319. Maddeleri ile yapılan düzenleme karşısında, artık savunmanın
genişletilmesi karşı tarafın açıkça savunmanın genişletilmesine muvafakat
etmesi ile mümkün olacaktır. Bu nedenle cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen
definin, davalının açık muvafakatı olmadığı müddetçe, ilerleyen aşamalarda
ileri sürülme imkanı kalmamıştır.
- Ancak, cevap
dilekçesinin süresinde verilmiş olması halinde, cevap dilekçesinin ıslahı yolu
ile davaya karşı zamanaşımı definde bulunulabileceği Yargıtay kararlarında
belirtilmiştir. (9. H.D. 2015/2869 E.
2016/12604 K)
- Müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı
definden diğer müteselsil borçlular da yararlanacaktır.
- 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunun 155. maddesi (818 S.Y. 134) hükmü, "Zamanaşımı müteselsil
borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince,
diğerlerine karşı da kesilmiş olur." kuralını içermektedir. Bu maddeye
göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer
müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.
-
Borçlar Kanununun 128. Maddesi gereğince, zamanaşımı alacağın muaccel
(istenebilir) olduğu tarihte işlemeye başlar. Borcun kararlaştırılan ifa
zamanının gelmiş olması ile alacak muaccel hale gelir.
-
Hizmet ilişkisi devam ettiği sürece “hizmetçilerin” alacakları yönünden
zamanaşımının işlemeyeceği yönündeki kural, tüm hizmet akdi ile çalışanlara
teşmil edilemez. Borçlar Kanununun 153/4 maddesindeki kural, ev işlerinde
çalışan, aynı evde kalan hizmetçilere yöneliktir.
-
Borçlar Kanunu’nun 152. maddesi gereğince, asıl alacak zamanaşımına uğradığında
faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı
asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur.
- Türk
Borçlar Kanunu’nun 154. maddesi gereğince, alacaklının dava açmasıyla
zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu edilen
alacak ve miktar için söz konusudur.
Fazlaya
ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada, zamanaşımı kısmi olarak
talep edilen tutar için kesilir. Davanın ıslah edilmesi halinde, davalı taraf
usulüne göre (ıslaha karşı) zamanaşımı defi ileri sürer ise, dava ile ıslah
tarihleri arasında zamanaşımına uğrayan tutarın tespit edilmesi, dava ile talep
edilen tutarın zamanaşımına uğrayan tutarı karşılayıp karşılamadığının
hesaplanması gerekecektir.
Ancak,
HMK 107 maddesi dahilinde açılan belirsiz alacak davası, dava tarihi itibarı
ile alacağın tamamı için zamanaşımını keser. Belirsiz alacak davası açılması
halinde, bilirkişi hesaplamasından sonra dava ile talep edilen tutarlar ıslah
edilmez, dava değeri artırılır. Bu halde yatırılacak harç da ıslah harcı değil
tamamlama harcı olarak yatırılmalıdır. Ortada bir ıslah olmadığı için ıslaha
karşı zamanaşımı defi ileri sürülmesi de söz konusu olmayacaktır.
Yargıtay uygulamasında; fazla çalışma, hafta
tatili, UBGT ücreti gibi takdiri indirime tabi alacakların belirsiz alacak
olarak talep edilebileceği, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, bakiye ücret
alacağı, yıllık izin ücreti gibi alacakların ise tam veya kısmi dava olarak
talep edilebileceği kabul edilmektedir.
7. ve
9. Hukuk Daireleri, 22. Hukuk Dairesinden farklı olarak, ücretin veya hizmet
süresinin çekişmeli olduğu hallerde, kıdem - ihbar tazminatı, bakiye ücret
alacağı, yıllık izin ücreti gibi alacakların da belirsiz alacak davası ile
talep edilebileceğini kabul etmektedir.
Bu
konuda oturmuş bir Yargıtay uygulamasının oluştuğunun, şu an için kabulü mümkün
görünmemektedir. Ancak Daireler arasındaki farklı uygulamanın giderilmesi için
içtihadı birleştirme konusunda inceleme yapıldığı bilgisi edinilmiş olup,
çıkacak karar ile uygulamanın oturacağını ümit ediyoruz.
Dava ve ıslaha karşı zamanaşımı defi nedeni ile yapılan hesaplamalara ilişkin örnek notlar içerisinde verilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder