8 Ocak 2024 Pazartesi

İŞ DAVALARINDA ZAMANAŞIMI

ZAMANAŞIMI

- Zamanaşımı itiraz değil “def”i” dir. Def'i ile itiraz birbirinden farklı kavramlardır. Def'i (usul hukuku anlamında), davalının aslında borçlu olduğu bir edimi özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir haktır. Burada davalı, borçludur; fakat davalının özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır.

Def'iler ve itirazlar arasında şu fark vardır. İtiraz'da hak ya hiç doğmamıştır ya da son bulmuştur. Buna karşılık def'ide hak vardır; fakat davalı, özel bir nedenle o hakkı yerine getirmekten kaçınabilir. Davalı def'iyi açıkça ileri sürmemişse, hakim taraflardan birinin bildirdiği vakıalardan def'inin varlığını öğrense bile, bunu kendiliğinden gözetemez. İtirazda ise hakim, taraflarca açıkça sürülmemiş olsa bile ileri sürülen vakıalardan anladığı itirazları res'en göz önüne alacaktır.

Bu nedenle, davalı taraf usulüne uygun şekilde zamanaşımı def”i ileri sürmemiş ise, bilirkişi kendiliğinden zamanaşımı sürelerini dikkate alamaz. Çalışma süresinin tamamı için hesaplama yapmak zorundadır. 

- Her ne kadar, 1086 Sayılı HUMK döneminde, süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı definin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve karşı tarafın savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediği yönünde açık bir beyanı bulunmadığı sürece süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı definin dahi dikkate alınması gerektiği (9. HD. 2008/16486 E. 2010/3200 K.) belirtilmiş ise de, 6100 Sayılı HMK’nın 141. ve 319. Maddeleri ile yapılan düzenleme karşısında, artık savunmanın genişletilmesi karşı tarafın açıkça savunmanın genişletilmesine muvafakat etmesi ile mümkün olacaktır. Bu nedenle cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen definin, davalının açık muvafakatı olmadığı müddetçe, ilerleyen aşamalarda ileri sürülme imkanı kalmamıştır.

- Ancak, cevap dilekçesinin süresinde verilmiş olması halinde, cevap dilekçesinin ıslahı yolu ile davaya karşı zamanaşımı definde bulunulabileceği Yargıtay kararlarında belirtilmiştir. (9. H.D. 2015/2869 E. 2016/12604 K)

- Müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı definden diğer müteselsil borçlular da yararlanacaktır.

            - 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 155. maddesi (818 S.Y. 134) hükmü, "Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur." kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.

- Borçlar Kanununun 128. Maddesi gereğince, zamanaşımı alacağın muaccel (istenebilir) olduğu tarihte işlemeye başlar. Borcun kararlaştırılan ifa zamanının gelmiş olması ile alacak muaccel hale gelir. 

- Hizmet ilişkisi devam ettiği sürece “hizmetçilerin” alacakları yönünden zamanaşımının işlemeyeceği yönündeki kural, tüm hizmet akdi ile çalışanlara teşmil edilemez. Borçlar Kanununun 153/4 maddesindeki kural, ev işlerinde çalışan, aynı evde kalan hizmetçilere yöneliktir.

- Borçlar Kanunu’nun 152. maddesi gereğince, asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur.

- Türk Borçlar Kanunu’nun 154. maddesi gereğince, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu edilen alacak ve miktar için söz konusudur.

Fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada, zamanaşımı kısmi olarak talep edilen tutar için kesilir. Davanın ıslah edilmesi halinde, davalı taraf usulüne göre (ıslaha karşı) zamanaşımı defi ileri sürer ise, dava ile ıslah tarihleri arasında zamanaşımına uğrayan tutarın tespit edilmesi, dava ile talep edilen tutarın zamanaşımına uğrayan tutarı karşılayıp karşılamadığının hesaplanması gerekecektir. 

Ancak, HMK 107 maddesi dahilinde açılan belirsiz alacak davası, dava tarihi itibarı ile alacağın tamamı için zamanaşımını keser. Belirsiz alacak davası açılması halinde, bilirkişi hesaplamasından sonra dava ile talep edilen tutarlar ıslah edilmez, dava değeri artırılır. Bu halde yatırılacak harç da ıslah harcı değil tamamlama harcı olarak yatırılmalıdır. Ortada bir ıslah olmadığı için ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülmesi de söz konusu olmayacaktır.

  Yargıtay uygulamasında; fazla çalışma, hafta tatili, UBGT ücreti gibi takdiri indirime tabi alacakların belirsiz alacak olarak talep edilebileceği, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, bakiye ücret alacağı, yıllık izin ücreti gibi alacakların ise tam veya kısmi dava olarak talep edilebileceği kabul edilmektedir.   

7. ve 9. Hukuk Daireleri, 22. Hukuk Dairesinden farklı olarak, ücretin veya hizmet süresinin çekişmeli olduğu hallerde, kıdem - ihbar tazminatı, bakiye ücret alacağı, yıllık izin ücreti gibi alacakların da belirsiz alacak davası ile talep edilebileceğini kabul etmektedir.   

Bu konuda oturmuş bir Yargıtay uygulamasının oluştuğunun, şu an için kabulü mümkün görünmemektedir. Ancak Daireler arasındaki farklı uygulamanın giderilmesi için içtihadı birleştirme konusunda inceleme yapıldığı bilgisi edinilmiş olup, çıkacak karar ile uygulamanın oturacağını ümit ediyoruz.

Dava ve ıslaha karşı zamanaşımı defi nedeni ile yapılan hesaplamalara ilişkin örnek notlar içerisinde verilmiştir.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder