24 Mayıs 2018 Perşembe

4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNUNA GÖRE EVLENMEYE İZİN DAVALARI


Evlenme yaşı

Bilindiği üzere evlenme sözleşmesini yapabilmek için gerekli olan yaşa evlenme yaşı denilir. TMK md. 11 f. II hükmüne göre evlenme kişiyi ergin kılar.

Normal evlenme yaşı

Türk Medenî Kanununda taban yaş sınırı konulmuşsa da tavan yaş sı­nırı konulmamıştır. Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemeyeceği için (TMK md. 125) evlenmede tavan yaş sınırı doğaya bırakılmıştır.

Tam ehliyetlilerin (ayırt etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlı bulunmayanlar) (TMK md. 10) her türlü hukuki işlemi yapabilmeleri olanaklı olduğundan tek başlarına kimseden izin almadan evlenebilirler.

TMK md. 10 hükmüne göre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.

Onsekiz yaşını doldurmuş her erkek ve kadın ayırt etme gücüne sahip ve evlenme engeli bulunmaması koşuluyla evlenebilir.

Erken evlenme yaşı

Ergin olmayan bir kişinin de evlenmesi olanaklıdır. Bu amaçla yasada kadın-erkek farkı da kaldırılarak ayrıca erken evlenme yaşı düzenlemesi getirilmiştir.

Erken evlenme yaşı onyedi yaşın doldurulması, yani onsekizinci yaşa girilmiş olması biçiminde düzenlenmiştir.

Olağan erken evlenme yaşı

Onyedi yaşını bitiren erkek ve kadının geçerli bir evlenme sözleşmesi yapabilmesi için diğer koşulların yanı sıra ana ve babanın veya vasinin yazılı izni gereklidir.

TMK md. 136 hükmüne göre erkek ve kadından her biri, nüfus cüzdanı ve nüfus kayıt örneğini, önceki evliliği sona ermiş ise buna ilişkin belgeyi, küçük veya kısıtlı ise ayrıca yasal temsilcisinin imzası onaylanmış yazılı izin belgesini ve evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadır.

Olağanüstü erken evlenme yaşı

Yargıç olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. TMK md. 124 f. II hükmüne göre olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.

Hangi olağanüstü bir durum ve pek önemli bir sebep olursa olsun eğer küçüğün olağanüstü erken evlenme yaşı dolmamışsa evlenmeye izin istemi reddedilmelidir.

TMK md. 12 hükmüne göre onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir. Onbeş yaşını doldurduğunda yargısal erginliğine karar verilen kişinin evlenme yaşını doldurmadan önce evlenebilmesi için yargıç izni gereklidir.

Evlenmeye izin davası

Uygulamada olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin istemi evlenmeye izin davası olarak adlandırılmaktadır.

Davanın yanları

a. Davacı

Evlenmeye izin davası ayırt etme gücüne sahip olan küçük tarafından doğrudan açılabilir.Bunun için küçüğe temsil kayyımı atanmasına gerek yoktur.

Evlenmeye izin davası yasal temsilcisi tarafından da açılabilir. Yasal temsilci tarafından açılan davada ayırt etme gücüne sahip olan küçük dinlenmeden karar verilmeyecektir.

b. Davalı

Evlenmeye izin verme çekişmesiz yargı konusudur. Bu nedenle ilam kavramı çekişmeli yargıya ilişkin olduğundan evlenmeye izin kararı deyişi kullanılmalıdır.

Hemen belirtmek gerekir ki evlenme izni belli bir kişiyle evlenmek üzere verilir. Başka bir anlatımla genel bir evlenme izni alınarak o kişiden başka birisiyle evlenilemez. Kim için izin verilmişse onun ile evlenilebilir.

Yargıtay evlenmeye izin isteminde talebin aşılarak “küçük Gönül ile Hüseyin Bülbül’ün evlenmelerine izin verilmesine” şeklinde karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulmuştur. Bu anlayışa katılmıyoruz. İstem bu kişi ile evlenilmek üzere yapılmış ve araştırma bu kişiye yönelik gerçekleştirilmiş ve sonuçta bu kişi ile evlilikte sakınca görülmemiş olduğu için izin kararı verildiğine göre hükmün bu yönde kurulmasında bir sakınca bulunmamaktadır.

D. Koşulları

Evlenmeye izin verilebilmesi için aşağıdaki koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

a. Olağanüstü durum ve pek önemli bir sebep bulunmalıdır

TMK 124 f. II hükmüne göre yargıç olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Bu nedenle ortada olağanüstü bir durum ve pek önemli bir sebep olmalıdır.

Yazılış biçimine bakılırsa sanki birbirine eklenmesi gereken iki ayrı koşul var gibi gözükmektedir. Ancak anlatım birbirini tamamlar niteliktedir. Olağanüstü bir durum genel olarak aynı zamanda pek önemli bir sebep oluşturmaktadır.

Yargıç, böyle bir durumun bulunup bulunmadığını her olayın kendi koşulları içinde değerlendirecektir.

Yargıtay evlenmeye izin davasında bu olgunun mutlaka kanıtlanmasını aramaktadır.

Yargıtay evlenmeye izin davasında evlenmeye izin istenenlerin evde birlikte kaldıkları ve bu nedenle etrafta dedikodu çıktığı anlaşılıyorsa evlenmeye izin verilmesi görüşündedir.

Öğretide olağanüstü bir durum ve pek önemli bir sebep için aşağıdaki örnekler verilmektedir;

– Evlenecek yanlardan birinin ölüm tehlikesi içinde bulunması,

– Kadının ana babasını kaybetmiş olması,

– Evlenecek kızın fukara olması

– Evlenecek kızın aşırı derecede çalıştırılması,

– Evlenecek kızın evlendiği takdirde ana babasına yardım edebileceği,

– Kızın evlenme yaşı küçük olan bir ülkeye gelin gitmesi,

Evlenmenin davacının kendisi için olduğu kadar onunla evlenecek için de yararlı olup olmadığı araştırması iki yönlü yapılmalıdır. Eğer iki yönlü bir yarar yoksa istem reddedilmelidir. Evliliğin bir ceza kurumu değil de yaşam ortaklığı olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

b. Evlenmek isteyenler onaltı yaşını doldurmuş olmalıdır

Olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple evlenmek isteyen erkek veya kadının onaltı yaşını doldurmuş olması gerekmektedir.

Yaş koşulu oluşmamışsa başka yönler araştırılmadan dava reddedilmelidir.

Evlenmek isteyenler nüfus kayıtlarında onaltı yaşını doldurmuş olarak gözükmelidirler. Eğer nüfus kaydına göre bu koşul oluşmamışsa kişinin görünüşü ve doktor raporu esas alınarak hüküm kurulamaz.

Yaş koşulu istek tarihinde gerçekleşmediği halde daha sonra karar tarihinde gerçekleşmişse diğer koşullar da varsa evlenmeye izin istemi kabul edilmelidir.

c. Olanak varsa ana ve baba veya vasi dinlenmelidir

TMK md. 124 f. II hükmüne göre olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere ana, baba veya vasinin dinlenmesi mutlak bir zorunluluk olmaktan çıkarılmıştır.

d. Evlilik olgunluğuna sahip olunmalıdır

Evlenmek isteyenler onaltı yaşını doldurmuş ayrıca olağanüstü durum ve pek önemli bir sebep bulunsa bile yine de evlenmeye izin vermek zorunlu değildir. Zira evlenme niteliği icabı belirli bir olgunluğu gerektirmektedir.

Olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verilebilmesi için ayırt etme gücüne sahip olan küçüğün evlenme için gerekli kişiliğe, bedeni ve fikri olgunluğa erişip erişmediği yargıç tarafından gözlemlenerek duruşma tutanağına yazılacaktır. Duraksama varsa yargıç bu konularda uzman bilirkişiden rapor alacaktır.

ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA

ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA 


Bu boşanma sebebi kaynak İsviçre Medenî Kanunu'nun Fransızca ve Almanca metinlerinde farklı şekilde ifade edilmişti. Almanca metinde "namus veya şerefin ağır surette ihlâli (schvvere ehrenkrânkung)" deyimiyle, Fransızca metninde ise ağır hakaretler (injures graves)" deyimiyle ifade edilmiştir. Tercih edilmesi gereken metin Almanca metindir. Bu sebeple onur kırıcı davranışlar öğretide namus veya şeref ihlâli başlığı altında da sunulmaktadır.

Bu tercihin sebebi, davalının ancak ve ancak "namus ve şerefi ihlâl edici" nitelikteki hareketlerinin TMK. m. 162 hükmündeki eylemi oluşturmasıdır.

Yargıtay'ın uygulaması da bu yöndedir. Yargıtay, namus ve şerefe yönelik özel bir ağırlığı ve niteliği olan hakarete ilişkin eylemlerin TMK. m. 162 hükmündeki eylem kapsamına giren bir boşanma sebebi olabileceği görüşündedir.

Onur kırıcı davranış özel ve mutlak bir boşanma sebebidir.

Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla yükümlüdürler. Bu nedenle pek kötü davranışta yeterli ağırlığı yoksa eylemin tekrarlanması koşulu aranırken onur kırıcı davranışlarda duruma göre tek bir olay boşanma kararı verebilmek için yeterlidir. Eylemin tekrarı saldırıyı ağırlaştırır. Ancak bu tek eylemin boşanma sebebi olup olmayacağını belirleyecek olan hâkimdir.

Pek kötü davranışları açıklarken davacı ve davalı yan yönünden dikkate alınması gereken ölçüler onur kırıcı davranışlar için de geçerlidir.

Hakaret doğrudan doğruya davacının kişiliğine yönelmiş olmalı ve bu hakaretin tecavüz kastıyla yapılması şarttır.

Onur kırıcı davranışlara öğreti ve uygulamadan örnek olarak;

- kocanın, karısına sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiğini (gerçeğe aykırı şekilde) devamlı tekrarlayarak ona hakaret etmesi

- pazar yerinde kocaya "şerefsiz, namussuz" diye hakaret edilmesi,

- karısının bakire olmadığını kahvehanede açıklamak

- eşini peşinde hafiye dolaştırmak eylemlerini verebiliriz.

Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine hakaret etmeyi alışkanlık haline getirmişlerse onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası koşulları oluşmaz. Ama diğer koşulları da varsa evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilebilir;

Onur kırıcı davranış yazılı ya da sözlü olarak herhangi bir araçla gerçekleştirilebilir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere her türlü onur kırıcı davranış değil ağır derecede onur kırıcı bir davranış boşanma sebebi sayılmaktadır.

 DAVA HAKKININ ORTADAN KALKMASI

Pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle açılan boşanma davalarında dava hakkının ortadan kalkmasını iki bölümde inceleyeceğiz;

- Hak düşürücü süre,

-  Af.

Şimdi bu konuda ayrıntılı bilgi vereceğiz.

1. Hak Düşürücü Süre

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayanan boşanma davalarının belirli bir süre içinde açılması gerekmektedir.

Davaya hakkı olan eşin (=hayatına kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışa maruz kalan eş);

- boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay
- her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Süreler hak düşürücü süre olduğundan aile mahkemesi hâkimi tarafından kendiliğinden dikkate alınmalıdır.

2. Af

Davaya hakkı olan eşin diğerini affetmesi ile boşanma davası açmak hakkı ortadan kalkar.

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış eyleminden sonra eşlerin tatile birlikte gitmeleri, tayin olunan yere birlikte gitmeleri, hacca birlikte gitmeleri gibi durumlar eşin affedildiğinin göstergeleridir.

Af, örtülü veya açık olabilir. Af, sözlü veya yazılı olabilir. Af, kişiye sıkı biçimde bağlı haklardan olduğundan eşin temsilci aracılığıyla affedilmesi olanaksızdır. Affeden ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. İradeyi sakatlayan nedenler varsa af geçersiz hale gelir.

KAYNAK
http://benimavukatım.com

PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA


Pek kötü veya onur kırıcı davranış 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun düzenlediği özel boşanma sebeplerindendir. Pek kötü veya onur kırıcı davranış aynı zamanda mutlak boşanma sebeplerindendir.

I. KONUSU

Pek fena muamelenin kapsamına İsviçre Medenî Kanun'un 138 inci maddesinin bedensel pek fena muameleler (les sevices graves, die schwere Mishandlungen) ile manevî pek fena muamelelerin (les injures graves, die schvvere Ehrenkrânkung) gireceği kabul edilmekteydi. Pek kötü davranışlara
-  zulüm,

- cinsi ilişkide pek fazla ileri gitmek

- işkence,

- ağır eziyet,

- aç bırakmak,

- acımasızca dövmek örneklenebilir.

Onur kırıcı davranışlara ise ağır hakaret örnek verilebilir.

Kaynak İsviçre Medenî Kanunu'nun 138 inci maddesinde "cana kast" "ağır eziyet veya işkence" "ağır hakaret" üç ayrı boşanma sebebi olarak gösterilmişti.

Pek kötü veya onur kırıcı davranış özel ve mutlak nitelik taşıyan bir boşanma sebebidir.

A- PEK KÖTÜ DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA

Öğretide pek kötü davranış, "zulüm veya işkence" başlığı altında sunulmaktadır.

Pek kötü davranışın özel ve mutlak bir boşanma sebebi olması başka bir anlatımla davalı tarafından gerçekleştirilen pek kötü davranışlar sebebiyle ortak yaşamın davacı için çekilmez hale gelmiş olup olmadığı araştırılmayacağından pek kötü davranışın zulüm veya işkence boyutunda olması şarttır.

Hemen belirtmeliyim ki aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Tekrarlanmamak koşuluyla tokatlama, hafif yaralama, zulüm ve işkence sayılamaz. Zulüm ve işkencenin ise pek fena muamele kavramına sokulabilmesi için tekrarlanması şart değildir.

Pek kötü davranışın eşe ıstırap veren ve onun sağlığını bozacak ağırlıkta olması gerekir. Bir kere bile acımasızca dövmek yeterlidir. Yargıtay da pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için dövme eyleminin bir defa yapılmasının yeterli olduğu görüşündedir.

Davalı tarafından gerçekleştirilen eylemin pek kötü davranış sayılıp sayılmayacağını hâkim belirleyecektir. Hâkim davacı ve davalının;

- karakterlerini,

- kültür düzeylerini,

- sosyal niteliklerini,

- eğitim durumlarını,

- yaşadıkları çevrenin yargı ve geleneklerini,

-  yöresel yaşam ve davranış biçimlerini dikkate almalıdır.

Aile mahkemesi hâkimi davalı tarafından davacıya yapılan eylemin bu ölçütler dikkate alınarak pek kötü davranış sayılıp sayılamayacağına karar verecektir.

Öğretide ve uygulamadan zulüm ve işkenceye örnek olarak;

- acımasızca dövmek,

- aç bırakmak,

- hastalık aşılamak,

- aşırı derecede cinsel ilişkide bulunmak

- mahzene kapatma,

- soğuk taş üzerinde çıplak bırakmak,

- hapsetmek,

- anormal cinsel ilişkiye zorlamak eylemlerini verebiliriz.