boşanma davası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
boşanma davası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2023 Perşembe

ADIN KORUNMASI - SOYAD DEĞİŞTİRME

 Ad, Soy ad, Müstear

Ad;

Öz ad, soy ad, müstear olmak üzere çeşitli bölümlere ayrılır.

 Öz ad;

Ahmet, Mehmet gibi isimlerdir. Burada önemli olan öz ad koyma yetkisinin kime ait olduğu meselesidir.

-Öz ad koyma yetkisi anne ve babaya aittir. Hatta velayet kendilerinde olmasa dahi anne ve babanın çocuğa öz ad koyma yetkisi vardır.

-Anne ve baba ad koyma konusunda anlaşamamışlarsa hakime başvurabilirler.

Soy ad;

-Anayasa Mahkemesi 2004 yılında kadının, kocasının soyadını alma zorunluluğunu ortadan kaldırmış, kadın kendi soyadını da alabilecektir.

-Çocuklar ise babanın soyadını alır.

-Evlatlık küçük ise evlat edinenin eğer erginse alıp almama konusunda serbesttir.

-Buluntu çocuklara nüfus müdürü tarafından bir ad ve soy ad verilir.

-Atatürk soyadı tek başına isim ve soy isim olarak kullanılamaz.

-Kadın boşanmışsa kocasının soyadını kullanıyorsa kendi soyadına geri döner ancak kocasının soyadını kullanmakta menfaati varsa kocasının izni ile kullanabilir.

-Ad ve soyadın değiştirilmesinde eskiden Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı gerekiyordu şimdi yapılmakta olan değişiklikle birlikte nüfus müdürlüğüne verilecek bir dilekçe ile mümkündür. Eğer baba soyadını değiştirmişse küçük çocuklarda kendi soyadını alır, erginler ise alıp almamakta serbesttir.

Müstear;

Bir sanatçının sanatını icra ederken kullandığı takma isimdir.

Örneğin; Cevat Şakir Kabaağaçlı eserlerinde Halikarnas Balıkçısı adıyla yazıyor. Neşat Ertaş’ın Garip mahlasını kullandığı gibi, edebiyatta buna mahlas denir.

Adın korunması;

-Adına tecavüz edildiğini düşünen, adının haksız yere kullanıldığını düşünen kişi mahkemeye başvurarak adının kullanılmasını engelleyebilir.

 

NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NE

DAVACI                   :

VEKİLİ                     :

DAVALI                   : Nüfus İdaresi Müdürlüğü

D. KONUSU             : Nüfus kaydında soyad değiştirilmesi talebi.

AÇIKLAMALAR    :

1-)  Müvekkil … ili … İlçesi, … Mahallesi/köyü … Cilt No, … Aile sıra no, … sıra noda nüfusa kayıtlı bulunmaktadır.

2-) …’un annesi … ile babası … …, … 2. Aile Mahkemesinin …Esas, … Karar ve … tarihli kararıyla boşanmışlardır. İş bu karar gereği müşterek çocuk …’un velayeti anne …’a verilmiştir. … boşanmadan sonra kocasının soyadını kullanmak istemediğinden eski soyadı olan … soyadını almıştır.

3-) … yılından bu yana annesi ile yaşayan … babasının soyadını kullanmaktan dolayı sorunlar yaşamaktadır. …’un eğitimi ve diğer tüm resmi işleri ile anne … ilgilendiği için sürekli olarak sıkıntılar yaşanmaktadır. …’un annesi ile farklı soyadını taşıması ayrıca sosyal hayatına da etki etmektedir. Her zaman çevresinde bu durumu açıklamak zorunda kalmakta ve bu durum kendisini ziyadesi ile rahatsız etmektedir. Ayrıca psikolojisini de olumsuz yönde etkilemektedir. …’un babası … yılından bu yana kızı ile ilgilenmemektedir ve ayrı şehirlerde yaşamaktadırlar. Müşterek çocuğun tüm sorumluluğu anne … üzerindedir.

4-)  2525 sayılı Kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen; evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babanın seçtiği veya seçeceği soyadını alacağı emredici kuralı, Anayasa Mahkemesinin 2010/119 Esas, 2011/165 Karar ve 08.12.2011 Tarihli kararı ile iptal edilmiştir. Anayasa mahkemesinin bu kararına göre; 21.6.1934 günlü, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır.” biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE karar verilmiştir. (EK-1)

5-) Yukarıda belirttiğim nedenlerle …’un soyadının Annesi’nin soyadı olan “…” olarak değiştirilmesi için bu davayı açmak zorunluluğum doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER       : Medeni Kanun, Nüfus Kanunu, 2525 sayılı Kanun ve Sair Mevzuat.

DELİLLER                          :

1-) Nüfus Kaydı,

2-) Tanık Beyanları

3-) Anayasa Mahkemesi Kararı

4-) …. Aile Mah. … Esas, … Karar sayılı dosya ve her türlü yasal delil.

İSTEM SONUCU             : Açıklanan nedenlerle, …’un soyadının Annesi’nin soyadı olan “…” olarak değiştirilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim.

BOŞANMA



Boşanma davası Aile Mahkemesinde açılır görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise ya eşlerden birinin bulunduğu yer mahkemesi veya eşlerin son 6 ay bir arada bulundukları yer mahkemesi yetkilidir.

Boşanma konusunda hakim sözlü ve yazılı yargılama usulünü uygulayabilir ve boşanma kararı için boşanma kararı kesinleşmedikçe hüküm ve sonuç doğurmaz. Hakim boşanma davasında talep edilmese dahi ayrılığa karar verebilir ancak ayrılık talep edilmişse boşanmaya karar veremez.

Boşanma sebepleri;

a) Genel boşanma sebepleri;

• Evlilik birliğinin temelinden sarsılması(bu hakimin takdirine bırakılmıştır çünkü bir aile için evlilik birliğini temelinden sarsan sebep bir başka aile için evlilik birliğini temelinden sarsmaz diye. Eski adı şiddetli geçimsizlikti.)

• Evlilik birliğinin yeniden kurulamaması (eşlerden birinin açtığı boşanma davasının kabul edilebilmesi için bu eşin boşanmada daha çok kusurlu olmaması lazım, daha çok kusurlu olan eş boşanma davası açılmışsa bu dava reddedilir ve aynı sebebe dayalı olarak bu iş 3 yıl boyunca boşanma davası açamaz, bu üç yıllık süre içinde eşler tekrar bir araya gelememişlerse eş sırf bu sebebe dayalı olarak boşanma davası açar.

• Anlaşmalı boşanma (anlaşmalı boşanma durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilir. Anlaşmalı boşanmanın geçerli olabilmesi için evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması lazım, eşlerin evlenmenin bütün koşullarında, bütün sonuçlarında velayet gibi, tazminat gibi, nafaka gibi, mal rejimi gibi, malların paylaşılması gibi her türlü konuda anlaşmış olmaları ve eşlerin son duruşmada bir arada bulunmaları şarttır.)

b) Özel boşanma sebepleri;

Zina (zina her ne kadar suç olmasa da bir boşanma sebebidir. Eşlerden birinin zina sebebiyle boşanma davası açabilmesi için bir takım şartlara ihtiyaç vardır. Diğer eşin evlilik birliği dışında başka karşı cinsle cinsel ilişkiye girmesi. Eğer kendi cinsiyle ilişkiye girmişse burada haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası söz konusu olacaktır. Bir diğer şart ise eşin zinayı affetmemiş olması, örneğin; eş zinayı duyunca babasının evine gitti ama geri dönmüşse bu zımni af sayılır, af açık bir şekilde de olabilir. Bir de boşanma davasının zinayı yı öğrendiği tarihten 6 ay ve her halükarda zinanın yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl İçinde açılması lazım, zinanın affedilmesi sadece o olaya ilişkindir bundan sonra sürekli izin belgesi değildir.)

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (suçtan kasıt kasti olmak şartıyla 1 yıl ve daha uzun süreli hapis cezası gerektiren suçtur, haysiyetsiz hayat sürüyorsa taraflardan biri mesela kadın konsomatrislik yapıyorsa, adam beyaz kadın tüccarlığı yapıyorsa vs haysiyetsiz hayat sürme kabul edilir.)

Cana kast etme ve kötü davranışlar

• Terk (eşlerden birinin terk sebebiyle boşanma davası açabilmesi için diğer eşim evi terkte haklı sebebinin olmaması lazım eğer haklı sebep varsa bu sebeple terk davası açamaz hatta terk sebebiyle boşanma davası açma hakkı evi haklı yere terk eden eşte olur. Örneğin kadın her gün dayak yiyorsa evi terk etmesi halinde koca terk sebebiyle boşanma davası açamaz hatta evi koca terk etmiş sayılır. Terk edilen eş terk olayının üzerinden 4 ay geçmesinden sonra noterden veya mahkemeden terk ihtarnamesi çekip eve dön çağrısı yapılır eskiden bu ihtar mahkemeden yapılırken şimdi ise noterden de yapılabilir.

Terk ihtarnamesinin çerisinde bir eve dönüş çağrısı olacak, anahtarın nerede olacağı belirtilecek, dönüş masrafları karşı tarafa mutlaka tevdi edilmek zorunda olacaktır. Bu ihtarname çekildikten sonra 2 ay daha beklenir 2 ay içinde de eş eve dönmezse sırf bu sebebe dayalı olarak terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Sonuç itibarıyla terk süresinin 6 ay devam etmesi gerekir.)

Akıl hastalığı (burada akıl hastalığının mutlaka evlilik birliğinden sonra meydana gelmesi lazım ve akıl hastalığı sebebiyle şifa bulunamayacağının da mutlaka doktor raporuyla kanıtlanması gerekir.)

Boşanmanın Sonuçları;

Malların paylaşılması (edinilmiş mal rejimine tabii ise evlilik birliği içinde edinilmiş malların sahibi diğerine bedeli öder.)

Velayet (çocukların velayetinin kime verileceği öder.)

Tazminat (burada tazminat maddi ve manevi olmak üzere iki kısımda ele alınır. Tazminat için tazminat isteyecek eşin boşanmada en azından daha az kusurlu olması lazım yani ya daha az kusurlu ya da hiç kusurlu olmaması lazım yani eşit kusurda da tazminat istenemez.)

Nafaka (üç tür nafakadan bahsedilir. Bunlardan birisi tedbir nafakasıdır.

Tedbir nafakası boşanma davasının açılmasıyla kesinleşmesi arasında çocukları yanlarında bulunduran veya fakirleşen eşe verilen nafakadır. Öyleyse bu nafakanın verilmesi için kusur aranmıyor çünkü henüz dava bitmemiş ne olduğu bilinmiyor. Eş hem çocukları yanında bulunduruyor hem de fakirleşmişse hem çocuklar için hem de kendisi için tedbir nafakası alabilir. Tedbir nafakasının sona erebilmesi için boşanma kararının kesinleşmesi yeterlidir. İkinci nafaka ise iştirak nafakasıdır.

İştirak nafakası boşanma kararı kesinleştikten sonra çocukların velayetini elinde bulunduran eşe çocuklar için verilen nafakadır. Bu nafaka için fakirleşme kıstası aranmaz, kusur kıstası da aranmaz, çocuk zaten kişinin çocuğu olduğuna göre giderlerine de katılmak zorundadır.

Üçüncü nafaka türü ise boşanma davasının kesinleşmesinden sonra eşe verilen yoksulluk nafakasıdır. Bu nafakada ise eşin hem fakirleşmesi aranır hem de daha çok kusurlu olmama aranır, tazminattan farklı olarak burada eşit kusur durumunda nafaka istenebilir, bir de yoksulluk lazım.

Yoksulluk nafakasının sona erme sebepleri ise;

• Eşlerden birinin ölmesi

• Nafaka alan tarafın zenginleşmesi

• Nafaka alan tarafın yeniden evlenmesi

bu nafakayı büsbütün ortadan kaldırır.

Not; Burada ki nafaka ile kişiler hukukunda ki bakım nafakası birbirinden farklıdır, bu nafaka eşe verilen nafakadır.

20 Aralık 2023 Çarşamba

EVLENME


Eşlerin bir arada yaşama iradeleridir.

Evlenme şartları;

1 )Maddi şartlar;

- Ayırt etme gücüne sahip olmak (ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez ve her nasılsa evlenmişlerse evlilikleri kesin hükümsüzlükle sakat olur.)

- Evlenme yaşı (olağan evlenme yaşı 17 dir,17 yaşını doldurmuş kişi veli veya vasisinin izni ile evlenebilir, 16 yaşını doldurmuş kişi ise acil durumlarda aile mahkemesinin izni ile evlenebilir ve evlenen bu kişiler ergin sayılırlar.)

- Evlenme yasakları (kesin ve kesin olmayan evlenme yasakları vardır.)

Kesin evlenme yasakları;

Kesin evlenme yasaklarında evlilik yapılamaz eğer yapılmışsa kesin hükümsüzlükle sakattır ve iptal edilir.

Bunlar; akıl hastalığı, mevcut evlilik (bunun istisnası vardır, bir kişi her nasılsa ikinci evliliğini yapmışsa ve evlenilen eş iyi niyetliyse bu arada diğer evlilik bir şekilde sona ermişse bu durumda ikinci evlilik en başından beri geçerli olur.)

Yakın hısımlık (Bir kişi kaçıncı dereceden olursa olsun altsoyu ile, üstsoyuyla, üçüncü derece dahil yansoyuyla, evlilik ilişkisi bitse bile eski kayınvalide, kayınpeder, damat, gelin, üvey anne, üvey baba, üvey çocuk, evlatlık ile, evlat edinen ile, bunların eş ve çocuklarıyla evlenemez)

Kesin olmayan evlenme yasakları;

Burada evlilik yine yapılamaz, bu durumda nikahı kıyan memur “ben bu nikahı kıymam” diyecek, “evlenme de yasak var diyecek” ancak her nasılsa evlilik yapılmışsa evlilik artık geçerli olur.

Bunlar;

Bekleme süresi (kadın bir şekilde evliliği sona erdikten sonra 300 gün içerisinde evlenemez),

- Veli ya da vasi inin izni olmaması (aslında bu durumda veli yada vasi bu nikahı sona erdirebilir ancak iki durumundan dolayı kesin olmayan evlenme yasağıdır bunlardan birisi,eşler Bu durum ortaya çıktığında 18 yaşını doldurmuşlarsa evliliğin iptali istenenmez, diğeri ise eğer kadın hamile ise yine evliliğin iptali istemez)

- Bulaşıcı hastalık (Bu durumda evlilik yapılamaz ama her nasıl yapılmışsa evlilik geçerlidir.Medeni Kanun bu hastalıkları saymıştır; Tüberküloz, bel soğukluğu, yumuşak şanki gibi. Hatta tüberküloz durumunda evlilik altı ay ertelenir hâlâ geçmemişse altı ay daha evlenmenin ertelenmesi uzatılıyor.)

2) Şekli şartlar;

a) Evlenmeden önceki şekli şartlar;

- Eşlerin mutlaka yerleşim yerlerindeki evlendirmeye yetkili memurlardan birisine başvurması gerekir. Eşler yerleşim yerlerindeki bir yerden evlendirmeye izin belgesi alırlarsa bulundukları yerde veya yurtdışında konsolosluklarda evlenebilirler. Evlendirmeye izin belgesini süresi ise altı aydır

b) Evlenme sırasında ki şekli şartları;

- Evlenmenin resmi memur önünde yapılması (resmi memurdan kasıt; belediye başkanı, nikah memuru, il ve ilçe nüfus müdürleri, köy muhtarı,gemi seferdeyken uluslararası sularda bir nikah iradesi olmuşsa bunu gemi kaptanı seyir defterine yazar ve en yakındaki Türkiye’de vardığı evlendirmeye yetkili memura bildirir.)

- Eşlerin birbirlerine uygun beyanları (evlenme de sözlü şekil vardır yani sözlü şekilde yapıldığı anda sözleşme tamam olur. Eşlerin nikah memuruna evet kabul ediyorum gibi beyanları evlenmeyi sağlar, taraflar evet dedikten sonra imza atılmasa bile damat ‘evet’ dedikten sonra ölse bile gelin artık eşi olduğu için mirasçısı olur.)

- En az iki tanığın bulunması.

c) Evlenmeden sonraki şekli şartlar;

- Evlenmeden sonra nikahı kıyan memur durumu 30 gün içerisinde tarafların nüfus idarelerine bildirir.Nufus idaresi de gelinin nufus kaydını damadın bulunduğu yerde ki nufus kaydına geçirir.

Evlilikte Eşlerin Hak ve Yükümlülükleri:

- Çocuklar üzerinde velayet hakkı (çocuklara ad konulması,bir eğitim yuvası belirlenmesi,velayetin götürülmesinde eşler birlikte hareket ederler.)

- Evlilik birliğini temsil hakkı

(2001 yılındaki yasa değişikliğinden sonra evin reisinin erkek olduğu yönündeki hüküm değiştirilmiş artık yönetim hem erkeğe hem de kadına ait sayılıyor. Evlilik birliğini temsili iki gruba ayırmak gerekir bunlardan birisi olağan işlerde temsildir, olağan işlerde temsil evliliğin yürütülmesi için mutat işlerdir, olağan İşlerden kasıt bakkal, manav, kasap, alışverişi gibi günlük işlerdir, burada eşler birlikte temsil edebilirler, edecekler diye bir şey yok evlilik birliğini tek başına temsil edebilirler, eşlerin olağan işlerde meydana getirmiş olduğu masraflardan dolayı diğer eş de müteselsilen sorumludur. Olağanüstü İşlerin ise mutlaka eşlerce birlikte yapılması gerekmektedir. Bir araba alınması, bir çocuğu evlat edinilmesi, bir ev alınması, hatta eve yeni beyaz eşya alınması gibi durumlarda mutlaka eşlerin birlikte davranması lazımdır. Eşlerden birisi eğer burada tek başına hareket etmişse meydana gelen masraftan dolayı sonuç olarak tek başına sorumlu olacaktır.)

- Mal rejimi seçme hakkı.

Eşler mal rejimini seçme hakkına sahiptir. Eşler eğer bir mal rejimi seçmemişlerse mal ortaklığı ya da mal ayrılığı rejimlerine tabi olmamışlarsa eşler konusunda resmi mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir.

Edinilmiş mallara katılma rejimi;

Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin evlilikten sonra aldığı mallar daha sonra boşanma esnasında veya ölüm sırasında eşit sayılacak diğer mallar da buna edinmiş sayılacak.

Ancak boşanma gerçekleşinceye kadar veya ölüm oluncaya kadar mal eşin kendisinin sayılır, kimin üzerineyse onun sayılır ancak boşanma ya da ölüm durumunda katılım bedeli olarak evlilik birliği sonrasında edindiği malların yarısını bedensel olarak isteyebilir. Yani malları ikiye bölüp almıyoruz, evlilik bir şekilde sona erdiğinden itibaren miktarsal olarak bedel sen olarak bunun yarısını istiyoruz.

Eşler üstlerine olan mal üzerinde aile konutu hariç olmak üzere diledikleri tasarrufu yapabilirler ancak burada evlilik birliğini sona erme sinden sonra paylaşmada yarılama söz konusu olur.

a) Edinilimiş mallar;

Edinilmiş malların içeriğine şunlar girer;

- Eşlerin emeğinin karşılığı olarak elde ettiği mallar (ev hanımlarının da çalıştıkları ev hanımlığı ile buna katkı sağladıkları kabul edilir.)

- Sigorta tazminatları (eğer emekli olmuşsa emekli ikramiyesi edinilmiş mal sayılır.)

- İş gücü kaybından elde edilen bedeller (maddi tazminat)

-Şahsi malarrın gelirleri (Adamın gençliğinde veya daha sonra babasından kalan bir mal varsa bu edinilmiş mal sayılmıyor ancak bunların gelirleri edinilmiş mal sayılıyor.)

- Edinilmiş mal yerine geçen diğer edinimler

b) Şahsi mallar;

Şahsi mallar paylaşıma tabi olmayan mallardır.

- İvazsız olarak elde edilen edinimler (miras,milli piyangodan para çıkması,miras malı kesinlikle edinilmiş mal sayılmaz şahsi mal sayılır,bunlar daha sonra paylaşıma tabi olmaz)

- Manevi tazminatlar (maddi tazminatlar her ne kadar tarafların malı sayılsada yani edinilmiş mal sayılsa da manevi tazminatlar şahsi mallara tabidir.)

- Kişisel kullanıma ayrılmış mallar (takılar gelinin sayılır)

- Evlenmeden önce elde edilen edinimler

- Şahsi mal yerine geçen edinimler

Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erme sebepleri:

- Eşlerin başka bir mal rejimini benimsemeleri (eşler mal ayrılığı rejimine veya mal ortaklığı rejimine geçmek istiyorlarsa noterden bu senedi yaparlar ve nufus müdürlüğüne tescil ettirirler böylelikle sona erebilir.)

- Ölümle sona erebilir.

- Gaiplikle sona erebilir.

- Ölüm karinesi ile sona erebilir.

- Boşanma ile sona erebilir (aslında boşanma davaları kesinleşmeden sonuç doğurmaz ancak istisna olarak mal rejimi boşanma davasının kesinleşmesi ile değil,boşanma davasının açılmasıyla sona erer.)

Eşlerin Yükümlülükleri:

- Birlikte yaşama yükümlülüğü (bunun istisnaları vardır ayrı yerlere tayin olmaları gibi yada hakim boşanma davası sırasında talep edilmese bile 1 ile 3 yıl arası bir ayrılığa karar verebilir.)

- Çocuklara bakım yükümlülüğü (her iki eşinde görevidir,her iki eşte birbiriyle çocukların bakımı konusunda anlaşacaklar)

- Masraflara katılma yükümlülüğü (eski medeni kanunda aile reisi koca olduğu için masraflara koca katlanıyordu ancak yeni kanunla birlikte eşler evlilik birliğini birlikte temsil ettikleri ve evlilik birliğinin masraflarına katılmak zorundadır.)

-Sadakat yükümlülüğü (cinsel anlamda sadakati içerir,yani eşler evlilik birliği dışında bir başka kişiyle cinsel münasebet içerisine girmeyecek.)

Evlilik Birliğinin Korunması;

Burada bahsedilen evlilik birliğinin hakimce korunmasıdır. Evlilik birliğinde ki tedbirler şunlardır;

- Nasihatta bulunma (yani eşler hakime başvurabilirler, hakim de bunlara evlilik birliği konusunda nasihatta bulunabilir.)

- Ayrılık kararı (burada hakimin ayrılık kararı boşama değildir hakim burda ''siz birbirinizden sıkılmışsınız öyleyse gidin biraz kafanızı dinleyin'' 1 sene ile 3 sene arasında ayrılık kararı verebilir.)

- Borçlulara emir verme (eğer eşlerden biri evlilik birliğinin masraflarına katılmıyor, sırf diğer eşi katılıyorsa,masrafları tek başına yerine getiren eş mahkemeye başvurur ve hakime ''eşim evlilik birliğinin masraflarına katılmıyor,eşiminde filanca kişiden alacağı var,mümkünse o borçluya emir ver o borcu bana ödesin'' der,hakimde bu başvuruyu haklı bulursa bu borçluya emir verir)

Evliliğin Sona Erme Sebepleri:

- Ölüm

- Ölüm Karinesi

- Gaiplik (gaiplikte evlilik kendiliğinden sona ermez, gaiplik kararının ardından diğer eşin evliliğin feshi davası açması gerekir.)

- Evlenmenin yokluğu (evlenmenin yokluğu üç durumda söz konusu olur bunlardan birisi evlenmenin resmi memur önünde yapılmaması, aynı cinsten iki kişinin evlenmesi de bir yokluk sebebidir,mutlaka farklı kişilerin evlenmesi gerekir,tarafların irade beyanlarının esaslı noktaları üzerinde uyuşmaması,yani nikah memuruna karşı taraflardan birinin evet beyanının bulunmaması durumunda evlilik yoklukla sakat olur.)

Not: Yokluğun iptali için dava açılamaz ancak tespiti için dava açılabilir

- Evlenmenin kesin hükümsüzlüğü (eski ismiyle mutlak butlanında şöyle bir durum vardır, evlenmenin kesin hükümsüzlüğünü herkes her zaman iddia edebilir ve ileri sürebilir,demek ki  bu konuda bir kişi ve süre sınırlaması yoktur.Evlenmenin kesin hükümsüzlüğü durumunda bu hal geçmişe yürümez amaç evlilik birliği içinde doğan çocuğun mesebinin sağlam olmasıdır.)

Evliliğin kesin hükümsüzlük sebepleri şunlardır;

- Akıl hastalığı (eşlerden birinin evlenme anındaki akıl hastası yani ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunması)

•Mevcut bir evliliğin söz konusu olmasıdır

•Yakın hısımlık

•İki tanığın bulunmaması

- İptal edilebilirlik (bunların içerisinde ayırt etme gücünden geçici yoksunluk var, yanılma var, hile var ve korkutma var. Burada evliliğin iptalini herkes değil sadece taraflar isteyebilir. Burada süreler yanılma ve hile halinde bunun öğrenildiği, korkutmada ise tehdidin ortadan kalktığı tarihten itibaren 6 ay ve her halükarda 5 yıl içerisinde evliliğin iptali istenmek zorundadır.)

Not: Ayırt etme gücünden sürekli yoksunluk evliliğin kesin hükümsüzlük sebebiyken ayırt etme gücünden geçici yoksunluk ise iptal edilebilirlik yani kısmi hükümsüzlük sebebidir.


adana boşanma avukatı

adana ceza avukatı

SOYBAĞI

Bir soy bağı ya anneyle kurulur ya da babayla kurulur.

Anne ile soy bağı kurulması;

Anne ile soy bağı ya doğumla ya da evlat edinme ile kurulur.

Baba ile soy bağı kurulması;

- Baba ile soy bağı doğumla kurulabilir (bu konuda babalık karinesi vardır, babalık karinesinde evlilik birliği içinde doğan çocuk kocanındır ve evlilik birliği bittikten sonra 300 gün içinde doğan çocuk eski kocanındır. Burada eğer birinci karine ile ikinci karine çatışırsa yani evlilik birliği içinde doğan çocuğun kocanın olduğu karine üstün sayılır.)

- Baba ile soy bağının kurulmasında bir diğer durum ana ile evliliktir (çocuğun annesi ile evlenen her erkek baba olmaz, anayla evlenecek olan erkeğin mutlaka biyolojik baba olması lazım. Örneğin çocuk evlilik birliği dışında doğmuştur daha sonra anne ile baba evlenmişse çocuğun soy bağı babayla kurulmuş olur, üstelik çocuk doğduktan sonra anne ile baba evlenmiş dahi olsa soy bağı doğumla birlikte kurulmuş sayılır.)

- Tanıma (tanıma tek taraflı bir irade beyanıdır, tanımada bir kişi çocuğun babası olduğunu beyan eder öyleyse tanıma çocukla karşılıklı anlaşarak verilecek bir karar değildir, tanıma tek taraflı bir hukuki işlemdir. Tanıma üç şekilde olabilir;

• Noterden tanıma senediyle

• Nüfus müdürlüğüne beyan ile

• Vasiyetname ile olur

Tanıyan kişinin yakınları veya tanıyan kişi tanımada yanıldığını daha sonra iddia ederek tanımanın iptalini isteyebileceği gibi tanınan çocukta daha sonra soy bağının reddini isteyebilecektir.)

- Evlat edinme

- Babalık davası

Babalık davasında iddia; davalı erkeğin biyolojik baba olduğudur, burada davalı; baba olduğu iddia edilen erkektir. Davacı; çocuk veya anadır.

Çocuk 18 yaşını doldurduktan sonra bu davayı açabileceği gibi çocuğa bir kayyım da atanması suretiyle bu davayı açabilir.

Ana bu davayı açtığında tazminat ta isteyebilir. Burada ispat yükü; cinsel birlikteliğin mutlaka ana tarafından kanıtlanması gerekir.

Burada davalı erkek bir başkasının baba olduğunun daha yüksek ihtimal olduğunu iddia ederse ve bunu da ispat ederse ispat yükümlülüğü karşı tarafa düşer.

Soy bağının reddi;

Soy bağının reddin de iddia; baba olarak kabul edilen erkeğin biyolojik baba olmadığıdır. Davacı; baba olduğu iddia edilen kişi olabilir, çocuk olabilir veya Cumhuriyet Savcısı olabilir. Cumhuriyet savcısı bu davayı re sen açabileceği gibi bir başkasının talebiyle de açabilir.

Not; Bir çocuğun tanınması için mutlaka çocuğun bir başkasıyla soy bağının kurulmamış olması lazımdır. Eğer tanıyan kişi tanıdığı çocuğun bir başkasıyla soy bağı varsa öncelikle soy bağının reddini ister bunun için Cumhuriyet Savcılığına başvurur.

Soy bağının reddinde davalı; davacı baba ise çocuk ve anadır, eğer davacı çocuk ise baba olarak bilinen kişi ve anadır, eğer davacı Cumhuriyet savcısı ise davalı çocuk, baba ve anadır.

adana boşanma avukatı

adana ceza avukatı

 

8 Aralık 2023 Cuma

VELAYET DAVASI NASIL AÇILIR?

Eşlerin boşanmalarından sonra mahkeme müşterek çocukları hakkında çocuğun velayetinin

kimde kalacağı hususunu da karara bağlar. Velayeti kendisine bırakılmayan eş ile çocuğun

kişisel ilişki kurabilmesi için de ayrıca hüküm kurar. Mahkemelerin bu karar ile ilgili verdiği

kararlar genellikle şu şekildedir.

Velayeti davacıya verilen küçük ile davalı arasında, her ayın ilk ve üçüncü hafta sonu

Cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 17.00 arasında ve çocuk okula gittiğinde yarı

yıl tatillerinin ilk Pazartesi günü saat 09.00’dan takip eden Pazartesi günü saat 17.00’ye

kadar,dini bayramların ikinci günü saat 09.00 ile üçüncü günü saat 17.00 arasında,her yıl 1

Temmuz günü saat 09.00 ile 31 Temmuz günü saat 17.00 arasında yanına almak suretiyle

kişisel ilişki kurulmasına,"

Mahkemece verilen karara karşı itirazı olan taraf geçerli nedenlerinin olması durumunda

velayetin değiştirilmesi davası açabilir. Velayetin değiştirilmesi davası dilekçe örneğine

buradan ulaşabilirsiniz. Dava aile mahkemelerinde açılmalıdır.

Velayetin değiştirilmesi için mutlaka haklı bir sebebin var olması gerekir. Unutmayın ki

mahkemeler her zaman çocuğun menfaatini gözetir. Çocuğun çıkarları ve geleceği tarafların

çıkarlarından önce gelmektedir.

Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde;

çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması

gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde

gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve

kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.

Anne ya da babanın başka birisi ile evlenmesi velayetin değiştirilmesi için geçerli bir sebep

olmamakla birlikte, eğer sorunsuz bir evlilik yapılıp düzenli bir aile hayatı kuruldu ise

mahkeme bu durumu çocuğun lehine olarak da yorumlayabilir.

Taraflardan birinin ekonomik güçsüzlüğü de tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli bir

sebep değildir.

Velayetin değiştirilmesi için geçerli sebeplerden birisi çocuğun sürekli başkalarına veya

velayet hakkı kendisinde olmayan diğer eşe bırakılıyor olmasıdır. Bir diğer geçerli sebep ise

müşterek çocuğun diğer taraf ile olan kişisel ilişkisine engel olmaktır.

Velayetin değiştirilmesi için geçerli sebepler bunlarla sınırlı değildir. Mahkemece belli bir

yaşa ve olgunluğa gelmiş çocukların fikirleri de alınmaktadır. Mahkemece ana, baba ve çocuk

yönünden psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı bilirkişiden velayete ilişkin sosyal

inceleme raporu alınacaktır.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama

sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Davalının davayı

kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Velayetlerin değiştirilmesi istenen ortak

çocukların üstün yararlarının belirlenmesi bakımından, yaşları gereği idrak çağında bulunan

ortak çocukların velayet konusunda görüşlerine başvurulması, anne ve babanın yaşam

koşulları ve çocuklara bakım olanakları konusunda bir araştırma yapılması gerekmektedir.

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/10221

Karar: 2016/11280

Karar Tarihi: 08.06.2016

VELAYET DAVASI - ANNE VE BABANIN GEREKTİĞİNDE MAHKEMECE BİZZAT

DİNLENEREK EKONOMİK VE SOSYAL DURUMLARI İLE ÇOCUKLARA BAKIM

OLANAKLARI KONUSUNDA KENDİLERİNDEN BİLGİ ALINMASI BİZZAT

GÖRÜŞLERİNE BAŞVURULARAK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

(Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 12) (4787 S. K. m. 5)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece

verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı tarafından her iki dava

yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı-davalı baba, boşanma kararı ile birlikte velayeti davalı-davacı anneye bırakılan ortak

çocuk 2005 doğumlu ...’in velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, davalı-

davacı anne ise, boşanma kararı ile birlikte velayeti davacı-davalı babaya bırakılan ortak

çocuk 2000 doğumlu ...’nın velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini istemiş,

mahkemece; "babanın ortak çocuk ...’ın eğitim, barınma ve diğer ihtiyaçları ile ilgilenmediği,

çocuğu babaannenin yanına bırakarak yurtdışına gittiği ve çocuğun anne ile görüşmesini

engellediği, buna karşılık annenin velayetle ilgili olumsuz bir durumunun kanıtlanamadığı”

gerekçesiyle davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile ortak çocuk ...’nın babada bulunan

velayetinin değiştirilerek anneye verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı-davalı baba

tarafından her iki davaya yönelik olarak temyiz edilmiştir.

Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde;

çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması

gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde

gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve

kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına

İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini

ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini

öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar

verilmesi mümkündür.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama

sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Davalının davayı

kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece; velayetlerin değiştirilmesi istenen

ortak çocukların üstün yararlarının belirlenmesi bakımından, yaşları gereği idrak çağında

bulunan ortak çocukların velayet konusunda görüşlerine başvurulmamış, anne ve babanın

yaşam koşulları ve çocuklara bakım olanakları konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu

amaçla, mahkemece 4787 sayılı kanunun 5. maddesi uyarınca görevlendirilecek uzman veya

uzmanlar vasıtasıyla inceleme yapılması; anne ve babanın gerektiğinde mahkemece bizzat

dinlenerek ekonomik ve sosyal durumları ile çocuklara bakım olanakları konusunda

kendilerinden bilgi alınması, ortak çocukların velayet konusunda bizzat görüşlerine

başvurulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, gerçekleşecek sonucuna göre çocukların

velayetinin düzenlenmesi gerekir. Açıklanan yönler gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı

şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına, bozma sebebine göre

diğer bölümlerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz

peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün

içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, karar verildi. 08.06.2016

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/11016

Karar: 2016/11132

Karar Tarihi: 06.06.2016


VELAYET DAVASI- MAHKEMECE VELAYETİ ANNEYE VERİLEN ÇOCUK

HAKKINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİDEN SOSYAL İNCELEME RAPORU

ALINARAK DÜZENLEME YAPILMASI

(Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 3) (6098 S. K. m. 52, 58) (4721 S. K. m. 174, 339, 343, 346)

(5395 S. K. m. 4)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece

verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından manevi

tazminatın miktarı ve nafakalar yönünden; davalı erkek tarafından ise velayet, manevi

tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve

bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının

incelenmesi artık mümkün bulunmamasına ve özellikle 19.03.2012 olan dava tarihinin karar

başlığında 24.02.2015 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilecek maddi hata niteliğinde

olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz

itirazları yersizdir.

2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik

haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin

boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı

kadın yararına hükmolunan manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki

hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha

uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm

kurulması bozmayı gerektirmiştir.

3-Davacı kadın manevi tazminatta faiz talep ettiği halde bu konuda olumlu yada olumsuz bir

karar verilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

4-Velayet düzenlemesi yapılırken; gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün

yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının

Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m.339/1. 343/1. 346/1; Çocuk

Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel,

ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve

babanın yararları: boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi

durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde gözönünde tutulur. Mahkemece,

velayeti anneye verilen 18.06.2010 doğumlu ...hakkında konusunda uzman bilirkişiden sosyal

inceleme raporu alınarak tüm deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle düzenleme

yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya

aykırıdır.

5- Davacı kadın kendisi için yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur. Bu talep hakkında

olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2.. 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle

bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin 1. bentte

gösterilen sebeple onanmasına, 4. bentte ki bozma sebebine göre davacı kadının iştirak

nafakasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde

temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde

karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, karar verildi. 06.06.2016


Hukuki sorunlarınızın çözümü için bizimle iletişime geçiniz. İletişim için tıklayınız!