savunma dilekçesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
savunma dilekçesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2023 Pazar

YETKİLİ OLMADIĞI BİR İŞ İÇİN YARAR SAĞLAMA SUÇU – NÜFUZ TİCARETİ

Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama suçu – Savunma dilekçesi örneği

.... ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO :

SANIK :

MÜDAFİİ :

SUÇ : Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama suçu – Nüfuz ticareti

KONU : Yazılı savunmalarımızın sunulması hk. Müvekkil … hakkında yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama suçu dolayısıyla dava açılmıştır. 5237 Sayılı TCK nın 255/1 maddesinde tanımlanan suç şu şekildedir. "Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır."

Müvekkilin eylemine uyduğu iddia edilen bu suç, tanımı incelendiğinde hiçbir unsuru itibarı ile müvekkilin eylemine uymadığı görülecektir. Suçun ilk unsuru "Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle" ibaresidir. Dosya kapsamı incelendiğinde gerek tanıklar gerekse şikayetçilerin beyanlarına göre müvekkilin kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle bu eylemi gerçekleştirdiğine dair hiçbir delil ve somut bilgi yoktur.

Duruşma esnasında talebimiz doğrultusunda tüm tanık ve diğer sanıklara tek tek … isimli şahsın nüfuz ticareti yapıp yapmadığı sorulmuş, … dan şikayetçi olan kişiler bile nüfuz ticareti olduğuna dair hiçbir beyanda bulunmamıştır.

Nüfuz ticareti suçunun bir diğer unsuru kanunda şu şekilde ifade edilmiştir. "Haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için";... Dosya incelendiğinde yapılan işin haksız bir işin gördürülmesi amacı ile yapılmadığı, aksine evde bakım ücreti bağlanması konusunda tüm evrakların usulüne uygun olduğu görülecektir. Yargılama devam ederken yapılan işlerin usule uygun olup olmadığı konusunda talep ettiğimiz bilirkişi incelemesi neticesinde yapılan işin hukuka aykırı olmadığı, usulüne uygun yapıldığı görülmektedir.

Müvekkilin eylemi ile müvekkile isnat edilen ceza arasında hiçbir bağlantı yoktur. Aşamalardaki savunmalarımızda ayrıntılı şekilde açıkladığımız üzere, müvekkilin menfaat temin ettiğini kabul etmemekle birlikte, bir an için şikayetçilerden para aldığını varsaymış olsak bile yine de müvekkil unsurları itibarı ile oluşmamış bir suçtan dolayı cezalandırılamaz. Olsa olsa dolandırıcılık suçundan dava açılması gerekirken unsurları oluşmayan Nüfuz ticareti suçundan dava açılması ve ceza verilmesi keyfi yargılama yapıldığının bir göstergesidir.

İş bu davada öncelikle rüşvet suçundan dava açılmış daha sonra yapmış olduğumuz görevsizlik itirazı ile dosya Ağır Ceza Mahkemesinden alınmış ve başka bir suç tanımına sokulmaya çalışılmış en sonunda unsurları oluşmayan Nüfuz Ticareti suçundan Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, Müvekkil hakkında BERAAT kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise hakkında lehe kanun maddelerinin uygulanmasına karar verilmesini arz ve talep ederiz.

Sanık Vekili

TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ

TUTUKLAMAYA İTİRAZ

Tutuklama kararına itiraz dilekçe örneği

... SULH CEZA HAKİMLİĞİ'NE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

… SULH CEZA HAKİMLİĞİ'NE

SORGU NO :

İTİRAZ EDEN

SANIK :

KONU : … Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tutukluluk kararına itirazlarımızdır.

AÇIKLAMALAR :

Müvekkil … … tarihinde … Sulh Ceza Hakimliği tarafından kaçakçılık suçundan dolayı tutuklanmıştır. Öncelikle tutukluluğun bir tedbir olduğu düşünüldüğünde olayın oluş şekli ve müvekkilin anlatımları dikkate alındığında somut olay bakımından tutukluluk tedbiri ağır bir tedbir olmuştur.

Kanunda tutuklama nedenlerinin var sayılacağı durumlar açıkça yazılmıştır. 

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

Müvekkil kendisine sorulan sorulara samimi bir şekilde cevap vermiş ve olayın nasıl gerçekleştiğini gizlememiştir. Delil yok etme gizleme ve değiştirme yapabileceğine veya kaçma şüphesi uyandıran somut olgular da gerçekleşmemiştir.

Kanunda açıkça şu ifade yer almaktadır. "İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez." Günümüzde işlenen şuç ile ilgili gayet ölçülü güvenlik tedbirleri uygulanabilmektedir. Örneğin kolluk kuvvetine haftanın belli günleri imza atmak veya ev hapsi gibi. Bu tedbirler somut olay için tutukluluktan çok daha ölçülü tedbirlerdir. Ancak nöbetçi mahkemeler belli suçlar için tutukluluğu mecburiyet olarak görmekte ve katalog suçlar arasında sayılan suçlardan ise kesin olarak tutukluluk kararı vermektedir. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. O halde kanunda bir hüküm varsa yargıç somut olayı kanunun emrettiği şekli ile değerlendirmelidir. Aksi halde kanun tutukluluğu gerektiren suçları sayar ve bu suçlar işlendiğinde tutuklama yapılacaktır şeklinde emredici hüküm kurması gerekirdi. Bu sebeple tutuklama kararı veren mahkemece somut olay değerlendirilmeli ve adli kontrol kararı somut olay bakımından daha ölçülü ise bu yola başvurmalıdır. Zira katalog suçlar bakımından tutukluluk şart değildir. Bir diğer husus; hakimin verdiği kararların gerekçeli olması gereğidir. Verilen karara gerekçe olarak; olayın oluş şekli, mevcut delil durumu, suçun niteliği ve önemi vs gibi matbu cümleler verilen kararın açıklayıcı bir gerekçesi olamamaktadır. Bu güne yaptığımız itirazlarımızda her ne kadar bu talebimiz dikkate alınmamış ise de biz yine (eğer itirazımız kabul edilmeyecek ise) gerekçenin matbu olarak önceden hazırlanmış bir gerekçe olmamasını talep ediyoruz.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle müvekkil hakkında verilen tutuklama kararının kaldırılarak yargılanmasına tutuksuz olarak devam etmesini, Sayın mahkeme aksi kanaatte ise hakkında adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasını, (ev hapsi, belli yerlere gitmekten men etme, imza, elektronik kelepçe gibi) veyahut mahkemenin uygun göreceği bir kerafet ile serbest bırakulmasına karar verilmesini arz ve talep ederiz. …


9 Aralık 2023 Cumartesi

HAPİS CEZASI ALDIM NE KADAR YATARIM? – YATAR HESAPLAMA

MAHKEMEDEN HAPİS CEZASI ALDIM NE KADAR YATARIM?

Ceza mahkemeleri tarafından sanık hakkında verilmiş olan ceza sanığın hapiste yatacağı toplam süreyi göstermez. İnfaz kanunu uyarınca sanığın hapiste kalacağı süreler mahkemenin verdiği sonuç cazadan genellikle daha azdır. Çünkü sanık cezanın bir kısmını kapalı cezaevinde, bir kısmını açık cezaevinde geçirir. Bir kısım cezalar denetimli serbestli altında ve şartlı tahliye kapsamında dışarıda geçirilir.

YATAR HESAPLAMA PROGRAMI İÇİN TIKLAYIN!!!

SONUÇ CEZA NASIL HESAPLANIR?

Mahkemece hakkınızda verilen ceza miktarı GÜN, AY ve YIL olarak hesaplanmaktadır. Siz de hesaplama yaparken hesaplama programına mahkemece verilmiş olan sonuç cezayı GÜN, AY ve YIL olarak hesaplama programına yazmalısınız. Bunun yanında cezayı arttıran, indiren ve ortadan kaldıran sebepler de infaz açısından çok önemli olduğundan hesaplama yaparken bu şıkları işaretlemeyi unutmayınız. Bu gibi özel durumları işaretlemeden yapılan hesaplamalar doğru sonuçlar vermeyebilir.

Denetimli Serbestlik Nedir? Denetimli serbestlikten nasıl yararlanırım?

Denetimli serbestlik hükümlüyü topluma kazandırmayı amaçlayan bir infaz sistemidir. Denetimli serbestlik süresince hükümlü her ne kadar cezaevi dışında olsa da bu süre boyunca denetimli serbestlik bürosunun denetimi, gözetimi ve takibi altındadır. Açık cezaevinde olduğu sürede de hükümlü belirli aralıklarla izne çıkabilir belirli gün ve saatleri dışarıda geçirebilir.

Hükümlü bir kişinin denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için İYİ HALLİ olması gerekmektedir. Hükümlünün iyi halli olup olmadığı hususu cezaevi yönetimi tarafından değerlendirilecektir. Hükümlünün cezaevi yönetimi tarafından hazırlayacağı rapora itiraz etme hakkı vardır. Bunun yanında denetimli serbestlikten yararlanmak için hükümlünün dilekçe vermesi gerekmektedir.

Denetimli Serbestliğe Uymazsam ne olur?

Hükümlü denetimli serbetliğe uymaz ise hükümlü tekrar cezaevine alınır. Örneğin; Tahliye olduktan sonra 3 gün içinde denetimli serbetlik müdürlüğüne başvuru yapılması gerekmektedir. Burada kendisine bir program verilecektir. Hükümlü bu programa uymaz ise yine cezaevine alınacaktır. Denetimli serbestlik tedbirinden vazgeçilmesi durumunda da hükümlü yine cezaevinde cezasını çekmeye devam eder.

Müddetname Nedir? Nereden temin edilir? Ne işe yarar?

Müddetname savcılık tarafından hazırlanır ve ne hükümlünün cezaevinde kadar kalacağını belirtir. Müddetname hükümlü cezaevine girdikten bir süre sonra kendisine tebliğ edilir. Çağrı Kağıdı Nedir? 

Çağrı kağıdı gelince ne yapmam gerekir?

Mahkeme tarafından hapis cezası verilen ve bu ceza kesinleşen hükümlüye, infaz savcılığı çağrı kağıdı gönderir. Çağrı kağıdında hükümlüye, cezasına başlanabilmesi için en geç 10 gün içerisinde teslim olması ihtar edilir. Çağrıya uyulmaması durumunda hükümlü hakkında yakalama kararı çıkartılır. Bu karar gereğinca kolluk kuvvetleri tarafından hükümlü yakalanır ve infazına başlaması sağlanır.

Hapis Cezası Nasıl Ertelenir?

Hapis cezası bir takım şartların varlığı halinde ertelenir. Örneğin hastalık hali, akıl hastalığı, hamilelik gibi sebeplerin varlığı halinde infaz ertelenebilir. Hamilelik halinde belli bir süre cezanın infazının ertelenmesi mümkündür. Üç yıl ve daha az süreli hapis cezalarının derhal infazı hükümlü veya ailesi için mahkûmiyetin amacı dışında ağır bir zarara neden olacak ise, hükümlünün talebi üzerine infazı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ertelenebilir. Bu ertelemenin süresi altı ayı geçemez.

Üç yıl ve daha az süreli hapis cezaları; hükümlünün yüksek öğrenimini bitirebilmesi, ailesinden birisinin ölümü veya adı geçenlerin sürekli hastalık veya malûllükleri nedeniyle ailenin tarım topraklarının işlenebilmesinin olanaksız hâle gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok acele durumlarda Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle ara verilerek infaz edilebilir. Ancak bu ara verme iki kereden fazla olamaz.

Erteleme talebinin kabul edilmesi, güvence gösterilmesine veya başka bir koşula bağlanabilir.


Adana boşanma avukatı

Adana ceza avukatı

https://avukat-mustafa-akcal-hukuk-burosu.business.site/

HAKSIZ AZİL NEDENİYLE VEKALET ÜCRETİ ALACAĞI DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ

HAKSIZ AZİL NEDENİYLE VEKALET ÜCRETİ ALACAĞI DAVASI

Haksız azil nedeniyle vekalet ücreti alacağı davası dilekçe örneği


Tedbir Taleplidir

NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DAVACI :

DAVALI :

KONU : Haksız azil nedeniyle vekalet ücreti alacağı talebi

DAVA DEĞERİ : … TL (Fazlaya ilişkin hak ve alacaklarımız saklı kalmak kaydıyla)

AÇIKLAMALAR :

Davalı …tarihinde davacıya …Noterliği'nin … tarih ve … yevmiye nolu vekaleti ile vekalet vermiş olup davacı, … Mahkemesi … E. Sayılı dosyası ile davalı adına trafik kazasında bedensel zarara uğraması sebebi ile ilgili sigorta şirketine tazminat davası açmıştır.

Dava süresince dilekçe aşamaları tamamlanmış olup tensip taptı yazılmış ve dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu … tarihine ilk duruşma günü verilmiştir. Davalı, iş bu tarih gelmeden, … Noterliği'nin … tarih ve … yevmiye nolu azilnamesi ile hiçbir geçerli sebep göstermeksizin davacıyı vekillikten azletmiştir. Yapılmış olan iş bu azil ile davalı tarafından davacıya yapmış olduğu işlemler ve harcamış olduğu emeğin karşılığında hiçbir ödeme yapılmamıştır.

Davacı, davalının avukatı olarak takip ettiği işlemler sırasında haksız olarak azledilmiştir. Bunun sonucu olarak yapmış olduğu işlemlerin bedeli olan velaket ücretini mahkemenizden takip etme zarureti doğmuştur. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2006/4967 e., 2006/7878 K. Sayılı kararına göre haksız olarak azil edilen avukata azil tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi olarak hesaplanacak vekalet ücreti miktarının ödenmesi gerekmektedir.

Ayrıca Yargıtay 13. Hukuk Dairesi;nin 2013/14689 E.,2013/17396 K. Sayılı kararında Davacı, takip etmiş olduğu dava ve icra dosyaları henüz sonuçlanmadan vekaletten haksız olarak azledilmiştir. Karşı tarafa tahmili gereken vekalet ücretleri, bilfiil tahsil edilmiş olmasa da davalı müvekkilin davacıyı azletmesi nedeniyle, tahsili davalının kusuruyla imkansız hale gelmiştir. Bu itibarla davacı avukatın, Avukatlık Kanunu 164/son maddesinde düzenlenen karşı taraf vekalet ücretlerine de hak kazanacağının kabulü gerekir." şeklinde ifadeye yer verilmiştir.

Yukarıda izah olunan sebeplerle, davalının davacıyı hiçbir neden belirtmeksizin haksız bir şekilde azletmesi nedeniyle davacı avukatın azil tarihine kadarki emek ve mesaisi ile yapılan işin önemi ve işin bulunduğu aşama göz önünde bulundurularak, hakkaniyete uygun olarak takdir edilecek miktarın avukatlık ücreti olarak davalıdan tahsil edilmesi talebi ile iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.

Ayrıca davalının … Mahkemesi … E. Sayılı dosyasındaki alacağını temlik etme ihtimaline binaen iş bu dosya üzerindeki alacağına tedbir konulmasını talep etmekteyiz.

HUKUKİ SEBEPLER : Avukatlık Kanunu ve ilgili yasal mevzuat

HUKUKİ DELİLLER : …Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu vekaleti, …. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu azilnamesi, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delil

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan sebeplerle, dava süresinc e davalının … Mahkemesi … E. Sayılı dosyası üzerindeki alacağına tedbir konulmasına, haklı davamızın kabulü ile dava değerinin % ... si oranında vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini fazlaya ilişkin haklarım saklı kalmak kaydıyla saygılarımla arz ve talep ederim.


Davacı

Haksız azil nedeniyle vekalet ücreti alacağı davası


Adana boşanma avukatı

Adana ceza avukatı

https://avukat-mustafa-akcal-hukuk-burosu.business.site/

8 Aralık 2023 Cuma

VELAYET DAVASI NASIL AÇILIR?

Eşlerin boşanmalarından sonra mahkeme müşterek çocukları hakkında çocuğun velayetinin

kimde kalacağı hususunu da karara bağlar. Velayeti kendisine bırakılmayan eş ile çocuğun

kişisel ilişki kurabilmesi için de ayrıca hüküm kurar. Mahkemelerin bu karar ile ilgili verdiği

kararlar genellikle şu şekildedir.

Velayeti davacıya verilen küçük ile davalı arasında, her ayın ilk ve üçüncü hafta sonu

Cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 17.00 arasında ve çocuk okula gittiğinde yarı

yıl tatillerinin ilk Pazartesi günü saat 09.00’dan takip eden Pazartesi günü saat 17.00’ye

kadar,dini bayramların ikinci günü saat 09.00 ile üçüncü günü saat 17.00 arasında,her yıl 1

Temmuz günü saat 09.00 ile 31 Temmuz günü saat 17.00 arasında yanına almak suretiyle

kişisel ilişki kurulmasına,"

Mahkemece verilen karara karşı itirazı olan taraf geçerli nedenlerinin olması durumunda

velayetin değiştirilmesi davası açabilir. Velayetin değiştirilmesi davası dilekçe örneğine

buradan ulaşabilirsiniz. Dava aile mahkemelerinde açılmalıdır.

Velayetin değiştirilmesi için mutlaka haklı bir sebebin var olması gerekir. Unutmayın ki

mahkemeler her zaman çocuğun menfaatini gözetir. Çocuğun çıkarları ve geleceği tarafların

çıkarlarından önce gelmektedir.

Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde;

çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması

gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde

gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve

kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.

Anne ya da babanın başka birisi ile evlenmesi velayetin değiştirilmesi için geçerli bir sebep

olmamakla birlikte, eğer sorunsuz bir evlilik yapılıp düzenli bir aile hayatı kuruldu ise

mahkeme bu durumu çocuğun lehine olarak da yorumlayabilir.

Taraflardan birinin ekonomik güçsüzlüğü de tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli bir

sebep değildir.

Velayetin değiştirilmesi için geçerli sebeplerden birisi çocuğun sürekli başkalarına veya

velayet hakkı kendisinde olmayan diğer eşe bırakılıyor olmasıdır. Bir diğer geçerli sebep ise

müşterek çocuğun diğer taraf ile olan kişisel ilişkisine engel olmaktır.

Velayetin değiştirilmesi için geçerli sebepler bunlarla sınırlı değildir. Mahkemece belli bir

yaşa ve olgunluğa gelmiş çocukların fikirleri de alınmaktadır. Mahkemece ana, baba ve çocuk

yönünden psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı bilirkişiden velayete ilişkin sosyal

inceleme raporu alınacaktır.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama

sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Davalının davayı

kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Velayetlerin değiştirilmesi istenen ortak

çocukların üstün yararlarının belirlenmesi bakımından, yaşları gereği idrak çağında bulunan

ortak çocukların velayet konusunda görüşlerine başvurulması, anne ve babanın yaşam

koşulları ve çocuklara bakım olanakları konusunda bir araştırma yapılması gerekmektedir.

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/10221

Karar: 2016/11280

Karar Tarihi: 08.06.2016

VELAYET DAVASI - ANNE VE BABANIN GEREKTİĞİNDE MAHKEMECE BİZZAT

DİNLENEREK EKONOMİK VE SOSYAL DURUMLARI İLE ÇOCUKLARA BAKIM

OLANAKLARI KONUSUNDA KENDİLERİNDEN BİLGİ ALINMASI BİZZAT

GÖRÜŞLERİNE BAŞVURULARAK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

(Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 12) (4787 S. K. m. 5)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece

verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı tarafından her iki dava

yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı-davalı baba, boşanma kararı ile birlikte velayeti davalı-davacı anneye bırakılan ortak

çocuk 2005 doğumlu ...’in velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, davalı-

davacı anne ise, boşanma kararı ile birlikte velayeti davacı-davalı babaya bırakılan ortak

çocuk 2000 doğumlu ...’nın velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini istemiş,

mahkemece; "babanın ortak çocuk ...’ın eğitim, barınma ve diğer ihtiyaçları ile ilgilenmediği,

çocuğu babaannenin yanına bırakarak yurtdışına gittiği ve çocuğun anne ile görüşmesini

engellediği, buna karşılık annenin velayetle ilgili olumsuz bir durumunun kanıtlanamadığı”

gerekçesiyle davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile ortak çocuk ...’nın babada bulunan

velayetinin değiştirilerek anneye verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı-davalı baba

tarafından her iki davaya yönelik olarak temyiz edilmiştir.

Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde;

çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması

gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde

gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve

kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına

İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini

ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini

öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar

verilmesi mümkündür.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama

sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Davalının davayı

kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece; velayetlerin değiştirilmesi istenen

ortak çocukların üstün yararlarının belirlenmesi bakımından, yaşları gereği idrak çağında

bulunan ortak çocukların velayet konusunda görüşlerine başvurulmamış, anne ve babanın

yaşam koşulları ve çocuklara bakım olanakları konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu

amaçla, mahkemece 4787 sayılı kanunun 5. maddesi uyarınca görevlendirilecek uzman veya

uzmanlar vasıtasıyla inceleme yapılması; anne ve babanın gerektiğinde mahkemece bizzat

dinlenerek ekonomik ve sosyal durumları ile çocuklara bakım olanakları konusunda

kendilerinden bilgi alınması, ortak çocukların velayet konusunda bizzat görüşlerine

başvurulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, gerçekleşecek sonucuna göre çocukların

velayetinin düzenlenmesi gerekir. Açıklanan yönler gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı

şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına, bozma sebebine göre

diğer bölümlerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz

peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün

içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, karar verildi. 08.06.2016

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/11016

Karar: 2016/11132

Karar Tarihi: 06.06.2016


VELAYET DAVASI- MAHKEMECE VELAYETİ ANNEYE VERİLEN ÇOCUK

HAKKINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİDEN SOSYAL İNCELEME RAPORU

ALINARAK DÜZENLEME YAPILMASI

(Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 3) (6098 S. K. m. 52, 58) (4721 S. K. m. 174, 339, 343, 346)

(5395 S. K. m. 4)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece

verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından manevi

tazminatın miktarı ve nafakalar yönünden; davalı erkek tarafından ise velayet, manevi

tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve

bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının

incelenmesi artık mümkün bulunmamasına ve özellikle 19.03.2012 olan dava tarihinin karar

başlığında 24.02.2015 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilecek maddi hata niteliğinde

olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz

itirazları yersizdir.

2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik

haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin

boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı

kadın yararına hükmolunan manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki

hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha

uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm

kurulması bozmayı gerektirmiştir.

3-Davacı kadın manevi tazminatta faiz talep ettiği halde bu konuda olumlu yada olumsuz bir

karar verilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

4-Velayet düzenlemesi yapılırken; gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün

yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının

Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m.339/1. 343/1. 346/1; Çocuk

Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel,

ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve

babanın yararları: boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi

durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde gözönünde tutulur. Mahkemece,

velayeti anneye verilen 18.06.2010 doğumlu ...hakkında konusunda uzman bilirkişiden sosyal

inceleme raporu alınarak tüm deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle düzenleme

yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya

aykırıdır.

5- Davacı kadın kendisi için yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur. Bu talep hakkında

olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2.. 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle

bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin 1. bentte

gösterilen sebeple onanmasına, 4. bentte ki bozma sebebine göre davacı kadının iştirak

nafakasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde

temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde

karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, karar verildi. 06.06.2016


Hukuki sorunlarınızın çözümü için bizimle iletişime geçiniz. İletişim için tıklayınız!

HAKARETE UĞRADIM ŞİKAYETÇİ OLMAK İSTİYORUM

HAKARET SUÇUNUN CEZASI NE KADAR?

HANGİ SÖZLER HAKARET SAYILIR?

TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR MİYİM?

Türk ceza kanunu hakaret suçunu “Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek

nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref

ve saygınlığına saldırmak” olarak tanımlamıştır.

Hakaret suçu bir kimsenin yüzüne karşı yapılabileceği gibi gıyabında da yapılmış olabilir.

Günümüzde sosyal medya aracılığıyla hakaret edildiğine de sıkça rastlıyoruz. Bu hakaret

kişiye direkt mesaj olarak da gönderilebiliyorken, facebook, instagram, twitter gibi

uygulamalardaki resimlerin altına yorum şeklinde de yazılabiliyor. Bazen de bir haber

sitesinde siyasiler ile ilgili bir haberin altına yorum şeklinde hakaret içeren sözler

yazılabiliyor.

Örneğin geçmiş yıllarda bakmış olduğum bir davada Cumhurbaşkanı ile ilgili bir haberin

altına “bunlar çalıp çırpma zihniyetinde olan kişiler” şeklinde yapılan bir yorumdan dolayı

sanık 1 yıl 1 ay hapis cezası almıştı. Hakaret suçu Cumhurbaşkanına yapıldığı için ve bu

suçun cezası kanunda ayrıca düzenlenen bir madde ile daha yüksek olduğu için böyle bir ceza

verilmiş ancak ceza sanığın sabıkasız olması nedeni ile ertelenmişti.

HAKARET SUÇUNUN CEZASI NE KADAR?

Hakaret suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Ancak bu suç

kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve

kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin

emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, kişinin mensup bulunduğu dine göre

kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Hakarete uğradıysanız şikayetiniz neticesinde sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda

sanığa mahkemece genellikle alt sınırdan ceza verilir. Tabi ki hakaretin ağırlığı ve hakimin

takdiri de değişkenlik yaratabilir. Verilen bu ceza kısa süreli hapis cezası olduğu için hükmün

açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir ve sanık yargılama giderleri ödemek dışında (5

yıl süre ile yeni bir suç işlemediği takdirde) ceza çekmez. Ancak karar kesinleştikten sonra bu

mahkeme ilamını dayanak göstererek tazminat davası açabilirsiniz. Türkiye’de tazminat bir

zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağından büyük miktarda tazminatlar beklememenizi

tavsiye ederiz.

ŞİKAYETÇİ OLMAK İSTİYORUM

Hakarete uğradığınızda şikayetinizi ikametinize en yakın polis karakoluna giderek

yapabilirsiniz. Ancak karakola gitmek ve polis memurlarının kendi tutanak altına alacağı bir

şikayet talebini istemiyorsanız bulunduğunuz şehirdeki adliyeye giderek savcılık müracaat

bürosuna “şikayet dilekçesi” vererek de şikayetçi olabilirsiniz. Şikayet dilekçesi örneğini

burada bulabilirsiniz.

Şikayet dilekçenizi verdikten sonra mahkeme konunun çözümü için uzlaşma bürosundan bir

uzlaştırmacı görevlendirecektir. Uzlaştırmacı sizi ve sanığı arayarak uzlaşmaya davet

edecektir. Eğer uzlaşmacının uzlaşma talebini kabul etmez iseniz davanız mahkemede devam

edecektir. Uzlaşmayı kabul etmeniz durumunda uzlaştırmacı size şartlarınızı soracak ve size

uygun bir uzlaşma tutanağı düzenleyecektir. Bu tutanak mahkeme ilamı yerine geçmektedir.

HANGİ SÖZLER HAKARET SAYILIR?

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve

saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak

gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi

olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri

veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça,


onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya

sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

Yargıtay tarafından yapılan bu yorumdan sonra Yargıtay’ın hakaret olarak değerlendirdiği

sözlerden bazı örnekler verelim;

Lavuk

Yosma

Zibidi

Puşt

Orospu

Kaltak

Pezevenk

Kahpe

İbne

Hödük

Gavat

Dürzü

Dümbük

Deyyus

Denyo

Dangalak

Dallama

Angut

Yavşak

Bunların yanında tüm sinkaflı küfürler de hakaret kapsamında değerlendirilmektedir.

HAKARET SAYILMAYAN SÖZLER

Hakaret olarak kabul edilmeyen ve yaygın olarak kullanılan kelime “terbiyesiz” kelimesidir.

Bunun yanında “adam mısın?” “adam değilsin” gibi kelimeler de hakaret olarak

değerlendirilmemektedir.

Yargıtay tarafından hakaret olarak değerlendirilmeyen sözler ile ilgili olarak da bazı örnekler

vermek gerekir ise;

Olay günü sanığın, şikayetçi polis memurlarına hitaben "ne var yine, niye yolumu kesip

duruyorsunuz? Sizin yaptığınız insanlık mı? Böyle bir terbiyesizlik var mı? Ne var ne oldu

da beni şimdi durduruyorsunuz? Siz gidin kürtlere bakın, Uğrak Bar ile uğraşın, polisin

anasını avradını ....... diye küfür ediyorlar onlara bir şey yapmıyorsunuz, bize gelince hiç

rahat vermiyorsunuz, benden ne istiyorsunuz, gidin başımdan lan” şeklindeki sözlerin

şikayetçilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, kaba söz

niteliğindedir ve hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.

Cumhuriyet savcısı olan katılana hitaben yazdığı mektupta geçen "işgüzarlık ederek, kurum

öğretmenini kurtarma gafletinde bulunarak” şeklinde ve ağır eleştiri niteliğindeki sözlerin,

katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret

suçunun unsurları oluşmamıştır.

Olay günü sanığın, kendisini adliyedeki duruşmaya götürmek isteyen jandarma personeli

müşteki M.. S..'e söylediği kabul edilen "sanane lan benim ismimden, neden benimle

uğraşıyorsun" şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, müştekinin onur, şeref ve

saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları

oluşmamıştır.

Olay günü sanığın, mağdur infaz koruma memurlarına söylediği kabul edilen "biz burada esir

değiliz ne artistlik yapıyorsunuz lan" şeklindeki ifadelerinin mağdurların onur, şeref ve

saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları

oluşmamıştır.


Yargılamaya konu somut olayda; mahkemenin kabulüne göre sanığın çalıştığı hastahanenin

başhekimi olan katılana hitaben söylediği “Allah sizi bildiği gibi yapsın ” şeklindeki sözün,

katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek tarzda somut bir fiil isnadı ya da

sövme içermeyip "beddua" niteliğinde olması dolayısıyla hakaret suçunun unsurları

oluşmamıştır.

Olay günü sanığın, doktor ve sağlık memuru olan mağdurlara söylediği kabul edilen

"bakacaksınız lan, konuşma benle, işini yap, anam mı bakacak, sen bakacaksın" şeklinde

ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, muhatapların onur, şeref ve saygınlığını rencide

edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.

Yargılamaya konu somut olayda; sanığın polis olan mağdurlara yönelik kullandığı ''siz

kimsiniz, ne oluyorsunuz” biçimindeki ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın

müştekilere yönelttiği sözlerin, onların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta

olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı davranış niteliğindedir ve hakaret suçunun

unsurları oluşmamıştır.

Görülmekte olan bir davada müşteki olan sanığın, taleplerinin mahkeme heyeti tarafından

reddedilmesine tepki olarak söylediği "Mahkemeler hiç kimsenin babasının çiftliği değildir”

şeklinde ve ağır eleştiri ve yakınma niteliğindeki sözlerin, müştekinin onur, şeref ve

saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları

oluşmamıştır.

Olay günü sanığın katılanlara “şimdi aynasızlarda önümden geçiyor” şeklinde ve kaba hitap

tarzı niteliğindeki sözlerin, katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta

olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.

Sanığın, kendisine Sosyal Yardımlaşma vakfından yardım çıkmadığını öğrendikten sonra ilçe

Kaymakamı olan müştekinin odasına girerek müştekiye hitaben söylediği "sen nasıl

adamsın" şeklindeki ifade bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın katılana yönelttiği

sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, sızlanma

niteliğindedir ve hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.


Adana boşanma avukatı

Adana ceza avukatı

https://avukat-mustafa-akcal-hukuk-burosu.business.site/