örnek yargıtay kararı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
örnek yargıtay kararı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2023 Çarşamba

DERNEKLER VE VAKIFLAR

 

DERNEKLER

Kâr sağlamak ve bunu paylaşmak dışında bir amaçla en az yedi gerçek veya tüzel kişi tarafından kurulan kişi topluluğu niteliğindeki özel hukuk tüzel kişisidir.

Derneğin unsurları;

Amaç unsuru;

Derneğin amacı kesinlikle kâr sağlamak ve bunu paylaşmak olamaz, derneğin amacı kesinlikle hukuka aykırı, emredici hukuk kurallarına aykırı, ahlaka aykırı bir amaçta olamaz, genellikle sosyal amaçlarla kurulurlar (Köyü kalkındırma derneği, hayvan koruma derneği gibi)

- Dernekler amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işletiyorlarsa tacir sayılacaklar, yani her ne kadar kâr amacı olmasa da amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işlete biliyorlar.

Kişi unsuru;

- Dernekler en az yedi gerçek ya da tüzel kişi ile kurulabilir.

- Bir Derneğe üye olabilmek için ergin olmak yeterlidir.

- Çocuk derneklerine üye olabilmek için ise 15 yaşını doldurmuş olmak gerekir.

Kuruluş beyanı;

Kurucular hiçbir makam ve merciden izin almadan serbestçe bir derneği kurabilirler. Ancak tüzel kişilik kazanabilmesi için dernek hazırladıkları tüzüğü mahallin en büyük mülki idare amirine sunmak zorundadırlar.

Tüzel kişilik kazanması için tüzüğün valilikçe onaylanması gerekmez valiliğin onayına sunulması yeterlidir. Eğer tüzükte bir eksiklik varsa mülkün en büyük idare amiri eksikliği koruculara bildirir, kuruculara bu konuda süre verir, bu süre içerisinde eğer eksiklik giderilmezse bu sefer derneğin kapatılması için mahallin en büyük idare amiri savcılığa başvurur ve savcılıkta bu iddiayı ciddi bulursa Asliye Hukuk Mahkemesi ne derneğin sonra erdirilmesi için dava açar.

Derneklerin yapısı;

Derneğin üç organı vardır bunlar; genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu.

Genel kurul;

- Derneğin en üst organıdır.

- Karar organıdır.

- Bütün üyelerden oluşur.

Genel kurul toplantıları;

1) Kuruluş genel kurulu;

Dernek tüzel kişiliği tüzüğünü mahallin en büyük idare amirine sunduğu andan itibaren başlar. Mahallin en büyük idari amiri tüzüğü onayladı andan itibaren altı ay içinde mutlaka dernek kuruluş genel kurul toplantısını yapmak zorundadır. Bu toplantı yapılmazsa dernek kendiliğinden sona erer.

Dernekler hak ehliyetine, hak sahibi olma ehliyetine tüzüklerini valiliğin onayına sundukları andan itibaren yani tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren kavuşsalar da fiil ehliyetine zorunlu organların kurulduğu anda yani kuruluş genel kurul toplantısında, zorunlu organları oluşturulduğu anda kazanırlar.

2) Olağan genel kurul toplantısı;

- Olağan genel kurul toplantısı medeni kanuna göre iki yılda bir yapılır, dernekler kanununa göre üç yılda bir yapılır.

- Olağan genel kurul toplantı çağrısını yönetim kurulu yapar.

- Bir olağan genel kurul toplantısının üst üste iki kez yapılamaması derneğin kendiliğinden sona erme sebebidir.

3) Olağanüstü genel kurul toplantısı;

- Olağanüstü genel kurul toplantısının bir süresi yoktur, olağanüstü hallerin varlığı durumunda yapılır. Bu konuda toplantı çağrısını denetim kurulu yapar. Ancak yapmıyorsa Üyeler başvurup en az 1/5 oranındaki üye Asliye Hukuk Mahkemesi’nden olağanüstü toplantı çağrısını yapılmasını isteyebilir, Asliye Hukuk Mahkemesi de içlerinden beş tanesini bu konuda görevlendirir.

Derneklerin genel kurullarının görevleri;

- Genel kurullar karar alma mercileridir. Karar almaya yönelik görevler genel kurulun görevleridir. Bunun dışında yönetim kurulu üyelerini seçmek, denetim kurulu üyelerini seçmek, şubeler açılmasına karar vermek, derneğin sona ermesine (feshine) karar vermek.

- Genel kurullarda ki toplantı yeter sayısı üye tam sayısının yarısından bir fazlasıdır.

- Karar yeter sayısı ise toplantıya katılanların yarısından bir fazlasıdır.

Örneğin; 50 üye varsa toplantı yeter sayısı 26 üyedir,14 üye karar yeter sayısıdır (minimum)

- Derneğin sona ermesi ne ilişkin kararda ise üye tamsayısının 2/3’ü İle karar alır.

Derneklerin karar yeter sayısı hiçbir zaman yönetim ve denetim kurulu üyeleri sayıları toplamından aşağı olamaz.

Derneklerin yönetim kurulu;

- Yönetim kurulu derneği yöneten organdır.

- Yönetim kurulu üye sayısı en az beş asıl beş yedek üyeden oluşur.

Yönetim kurulu üyelerinin mutlaka dernek üyesi olmaları şarttır.

- Yönetim kurulunun en temel görevi derneği yönetmektir.

Genel Kurullar derneklerin yasama organının kısa yönetim kurulu yürütme organıdır. Bunu böyle düşünebiliriz.

- Toplantıları en geç 15 günde bir yapılır, toplantılarında karar alırlar ve temel görevlerine baktığımızda karar almanın yanında derneği olağan toplantıya çağırmak gibi önemli bir de görevleri vardır.

Denetim kurulu;

- Üç asıl üç yedek üyeden oluşur.

Dernekler en az yedi kişi ile kurulurlar ancak derneklerin görevlerine devam edebilmesi için zorunlu organlarını oluşturabilmesi için yedi kişi yeterli olmadığını görüyoruz.

Derneklerin denetim kurulları dernek üyesi olmak zorunda değillerdir.

- Derneklerin denetim kurulunun en temel görevleri denetim fonksiyonudur. Öyleyse bunlar derneğin aslında yargı organıdır.

- Üyeleri yönetim kurulunda olduğu gibi genel kurul tarafından seçilir.

Derneklerin onursal üyeleri;

- Derneklerin onursal üyeleri oy hakları olmayan genel kurul tarafından onursal üye yetkisi verilmiş olan kişilerdir.

- Onursal üyeler oy kullanamayacakları gibi dernek aidatı da ödemezler.

Dernek üyeliğine giriş ve çıkışta kimse zorla alamaz. Dernek üyeliğinden çıkmak için bu durumu mutlaka yönetim kuruluna bir noterden kararname yoluyla bildirmek lazım, ihtarname ile bildirdikten bir ay sonra dernek üyelerinin hak ve yükümlülükleri devam eder.

Derneklerin sona erme sebepleri;

1) Derneklerin kendiliğinden sona erme sebepleri;

Bu durumda hiç kimsenin kararına ihtiyaç yoktur, buna aynı zamanda infisah denir. Bunlar;

- Derneğin amacına ulaşması

- Amaca ulaşmanın imkansızlaşması

- Derneğin borçlarına ödeme de acze düşmesi.

- Kuruluş genel kurul toplantısının altı ay içinde yapılamaması.

- Olağan genel kurul toplantısından üst üste iki kez yapılamaması.

- Yönetim kurulunun kurulamayacak hale gelmesi

2) Mahkeme kararıyla sona erme sebepleri;

- Derneğin amacının sonradan hukuka aykırı hale gelmesi (yetkili mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi)

-Kuruluştaki eksiklikler.

3) Genel kurul kararıyla sona erme sebepleri;

- Genel kurulun en az 2/3 oranında oy ile kabulü gerekir.

Sona eren bir dernek kendiliğinden bitmez, bir tasviye sürecine girer tasfiye süreci sonucunda öncelikle derneğin borçları ödenir, derneğin borçları ödendikten sonra kalan kısım olursa en yakın amaca özgülenmiş en büyük derneğe verilir.


VAKIFLAR

Bir malın sürekli bir amaca özgülenmesinden ibarettir. Vakıflar bir mal topluluğudur. Vakıflara üyelik önceden mümkün değilken 2008 yılında yapılan bir değişiklikle vakıflara üyelik mümkün olmuştur.

Vakıfların amacı;

- Vakıfların amacı derneklerin aksine kâr elde etmekte olabilir. Örneğin; vakıf üniversiteleri

- Vakıflar hukuka aykırı bir amaç için kurulamaz.

Vakıf kurulması (vakıf kurucusu)

Vakıf iki şekilde kurulabilir; bunlardan biri kişi sağlığında kurabilir, ikincisi ölüme bağlı Tasarruf ile yani vasiyetname ile de kurulabilir.

- Sağlığında vakıf kurabilecek kişiler tam ve sınırlı ehliyetlilerdir, sınırlı ehliyetsizler ve tam ehliyetsizler veli yahut vasilerinin İzni olsa dahi sağlıklarında vakıf kuramazlar. Ölüme bağlı tasarrufla yani vasiyetname ile vakıf kurabilecek olanlar yine sınırlı ehliyetlilerdir, tam ehliyetlilerdir ve 15 yaşını doldurmak şartıyla sınırlı ehliyetsizlerdir.

Vakfın kuruluş beyanı;

Vakfın kuruluş şartları gerçekleştiğinde yani sağlığında vakıf kuruyorsa vakıf senedi imzalandığında, vasiyetname ile vakıf kurmuşsa vakfeden öldüğünde noter ya da ilgili organ Sulh Hukuk Mahkemesi bu dururmu Asliye Hukuk Makkemesine bildirir, Asliye Hukuk Mahkemesi temel özelliklere bakar, Vakfı kendi nezdinde tuttuğu vakıf siciline tescil eder, böylelikle vakıf tüzel kişilik kazanır.

Bundan sonra söz konusu keyfiyeti bir ay içerisinde vakıflar genel müdürlüğüne bildirir (başbakanlığa bağlı tüzel kişiliği olan bir kamu tüzel kişisidir),o İse vakfı resmi gazetede yayınlar. Resmi gazetede yayınlandıktan sonra vakıf görevine başlar.

Vakfın organları;

- Vakfın içerisinde mutlak bahar olması gereken organ yönetim organıdır.

Vakıflarda genel kurul yoktur ve denetim organı zorunlu organ değildir. Ancak vakfeden başka organların kurmasını isteyebilir.

Vakıfların yönetim organı bir kişiden oluşabilir eğer bir vakfın yönetim organı bir kişiden oluşuyorsa böyle organı mütevelli denir, eğer birden çok kişiden konuşuyorsa buna mütevelli heyeti denir.

Vakfın sonra verme sebepleri;

1) Kendiliğinden sona erme;

- Vakfın amacına ulaşması

- Vakfın amacına ulaşmasının imkansızlaşması

- Vakfın borçlarının ödeme da acze düşmesi

2) Mahkeme kararıyla sona erme sebepleri;

- Vakfın amacının hukuka aykırı hale gelmesi, ahlaka, adaba aykırı hale gelmesi.

Vakıflarda örneğin genel kurul yoktur dolayısıyla genel kurul toplantılarının yapılamaması gibi nedenlerle sona ermesi söz konusu değildir.


adana ceza avukatı

adana boşanma avukatı

HMK’DA GİDER AVANSI VE GİDER AVANSI İADESİ TALEBİ

 Gider avansı ve Gider avansının iadesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanunun “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin “g” bendinde dava şartları arasında “Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması” dava için şart koşulmuştur.

Yine HMK’nın “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 120. maddesine göre davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak olan gider avansı tarifesinde belirlenecek tutarı dava açıldığı esnada mahkeme veznesine yatırmak mecburiyetindedir. Şayet avans yeterli gelmez ise mahkeme avansın tamamlanması için davacıya iki hafta kesin süre verir.

Mahkeme yargılama sonunda kullanılmayan gider avansını ilgiliye iade eder. Bu husus HMK nın 333. maddesinde yer almaktadır. 333. maddenin gerekçesine göre artan avansın ilgilisine nasıl iade edileceği konusu, uygulamada yerleşmiş olan mali mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Uygulamada genellikle artan gider avansı ilgili tarafın UYAP sistemine kayıtlı banka hesap numarasına gönderilmektedir. Bazı mahkeme kalemlerinde ise talep sahibine belge verilmekte, verilen bu belge ile talep sahibi gider avansını mahkeme veznesinden elden alabilmektedir.

Mahkeme karar verirken yargılama giderleri ve avansın harcanmayan kısmının iadesini ve süresini hüküm kısmında göstermek zorundadır. (HMK m 297)


GİDER AVANSI VE GİDER AVANSI İADESİ TALEBİ DİLEKÇE ÖRNEĞİ


… MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO               :

DAVACI                   :

VEKİLİ                     :

AÇIKLAMALAR    :

Mahkemenizin yukarıda esası bildirilen dosyasında karar çıkmış olup karar kesinleşmiştir. İş bu sebeple dosyada kalan gider avansının UYAP a kayıtlı olan Vakıfbank TR…. IBAN numaralı hesaba yatırılmasını talep ederim.

                                                           Davacı Vekili

19 Aralık 2023 Salı

ŞANTAJ SUÇUNUN CEZASI NE KADAR?

ŞANTAJ SUÇU 

ŞANTAJ SUÇUNUN CEZASI NE KADAR?  

Şantaj suçu 5237 sayılı TCK nın 10. maddesinde düzenlenmiştir. 

Hakkı olan ya da yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından ya da yapmayacağından bahisle, bir kişiyi kanuna aykırı ya da yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya veya haksız çıkar sağlamaya zorlayan kimse, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. (ASLİYE CEZA MAHKEMESİ) 

Kendisine ya da başkasına yarar sağlamak amacıyla bir kişinin şeref ya da saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı ya da isnat edileceği tehdidinde bulunulması durumunda da yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir. 

ŞANTAJ SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI 

T.C. YARGITAY

23.Ceza Dairesi 

Esas:  2015/3576

Karar: 2015/6575

Karar Tarihi: 12.11.2015 

ŞANTAJ SUÇU - SANIKLARIN KATILAN ŞİRKETE AİT ÇEKİ DOLDURDUKTAN SONRA VEFAT EDEN SANIK VASITASIYLA ÇEK ASLINI İADE ETME KARŞILIĞINDA PARA İSTEDİKLERİ - SANIKLARIN BAŞTAN BERİ EYLEMLERİNİN İŞTİRAK HALİNDE ŞANTAJ SUÇUNU OLUŞTURDUĞU 

KARARIN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ! 

T.C. YARGITAY

6.Ceza Dairesi 

Esas:  2015/7779

Karar: 2016/1135

Karar Tarihi: 23.02.2016 

TEHDİT SUÇU - SANIĞIN BAŞKA BİRİNİN EŞİYLE OLAN İLİŞKİSİNİ KOCASINA SÖYLEYECEĞİNDEN BAHİSLE TELEFONLARINA CEVAP VERMESİNİ SAĞLAMAK VE PARA TAHSİL EDEBİLME İSTEĞİYLE TELEFON MESAJLARINI ATTIĞI - ŞANTAJ SUÇUNDAN CEZALANDIRILMASI GEREKTİĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU 

KARARIN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ! 

 T.C. YARGITAY

4.Ceza Dairesi 

Esas:  2014/12160

Karar: 2014/34028

Karar Tarihi: 25.11.2014 

ŞANTAJ SUÇU - YARAR SAĞLAMAK AMACIYLA BİR KİŞİNİN ŞEREF VE SAYGINLIĞINA ZARAR VERECEK NİTELİKTEKİ HUSUSLARIN AÇIKLANACAĞI VEYA İSNAD EDİLECEĞİ TEHDİDİ - İSNADA KONU HUSUSLARIN GERÇEK OLMASININ GEREKMEMESİ - BERAAT HÜKMÜ KURULMASININ İSABETSİZLİĞİ

KARARIN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ! 

T.C. YARGITAY

4.Ceza Dairesi 

Esas:  2014/6485

Karar: 2015/28295

Karar Tarihi: 05.05.2015 

ŞANTAJ SUÇU - SUÇUN OLUŞABİLMESİ İÇİN YÜKÜMLÜ OLMADIĞI BİRŞEYİ YAPMAYA VEYA YAPMAMAYA YÖNELİK ZORLANMASI GEREKTİĞİ - MAĞDURUN İSTENENİ YAPMASININ SUÇUN OLUŞUMU İÇİN GEREKLİ OLMADIĞI VE SUÇUN TAMAMLANDIĞI - EKSİK CEZA TAYİNİ 

KARARIN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ!


adana boşanma avukatı

adana ceza avukatı

26 Ağustos 2018 Pazar

MOBBİNG HAKKINDA YARGITAY KARARI – İŞYERİNDE CİNSEL TACİZ DERECESİNE VARAN DAVRANIŞLAR

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi
Esas:  2008/37500
Karar: 2010/31544
Karar Tarihi: 04.11.2010

ÖZET: Olayda, akdin davacı kadın işçi tarafından feshi haklı olup kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerekirken hatalı değerlendirme ve gerekçe ile reddi bozmayı gerektirir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 2, 24, 57) (818 S. K. m. 47, 49) (4721 S. K. m. 24, 25)

Dava: Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ş. Kırmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı işçi 2005 yılı Aralık ayında yıl sonu toplantısı nedeniyle şirket çalışanları ile birlikte Kıbrıs'a gittiklerinde genel müdürün kendisine cinsel ilişki teklifinde bulunduğunu, yine 26-29 Aralık günlerinde Bolu Kartalkaya’da yapılan şirketin satış toplantılarına son gün genel müdüründe katıldığını ve gala günü alkol aldığını, imzalaması gereken evrakları odasında imzalayacağını belirterek davacıyı odasına çıkmaya mecbur bıraktığını, odaya geldiklerinde ise iş konusunu konuşmadığını ve davacıyı içki içmeye zorlayıp, öpmeye çalıştığını, ağlayarak odayı terk ettiğini, genel müdürün istediklerini elde edemeyince kötü davranmaya ve küçük düşürmeye başladığını, hakkı olmadığı halde yıl sonu performans notunu düşük vererek istifaya zorladığını, olayları işyerine aksettirince ücretsiz izine ayırdıklarını ve geçici olarak pazarlama departmanında işe başlattıklarını, farklı departmanlarda çalışmasının kendisini rahatlatacağını düşündüğünü ama öyle olmadığını, olayın duyulması üzerine dedikoduların yayıldığını, bakışlar kendisine yönelecek diye yemekhaneye dahi inemediğini, yaşananlara ve baskılara dayanamayarak sinir krizi geçirdiğini ve depresyon teşhisi konulduğunu, çalışamayacağını anlayınca akdi haklı nedenle kendisinin feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı işveren iddialar dışında delil bulunmadığını, ama iddiaların niteliği göz önüne alınarak işi ve amirinin değiştirildiğini, davacının çalışmasını sürdürdüğünü ve 6 günlük hak düşürücü süreden sonra akdi feshettiğini savunmuştur.

Mahkemece tacizin vuku bulduğunun kanıtlanamadığı gibi 6 günlük hak düşürücü sürede de fesih hakkının kullanılmadığı, tacizin sonraki günlerde de devam ettiğinin ileri sürülmeyip davacının işverene şikayet hakkını performans değerlendirmesini öğrendikten sonra bildirdiğini feshin haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ve feshin haklılığı noktasındadır.

Avrupa Parlamentosu ve Konseyi cinsel tacizin önlenmesi konusunda 2002/73 sayılı Direktifte cinsel tacizi insan onurunu ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen, her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel olarak düşmanca, aşağılayıcı utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranış olarak tanımlamıştır.

Türk Hukukunda cinsel tacize ilişkin olarak kişilik değerlerine yapılan hukuka aykırı davranışların yaptırıma bağlandığı genel hükümler Borçlar Kanunu 47 ve 49. maddeleri, Medeni Kanun 24 ve 25. maddeleri, İş hukukunda ise 4857 sayılı kanun 24/II-d maddesi mevcuttur.

İşçinin kişiliğinin korunmasına yönelik bir başka düzenlemede Borçlar Kanunu tasarısı 421. maddesindedir. Madde de <işveren hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek, sağlığını gerektirdiği ölçüde gözetmek ve işyerinde ahlaka uygun bir düzenin gerçekleştirilmesini sağlamakla özellikle kadın ve erkek işçilerin cinsel tacize uğramamaları ve cinsel tacize uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür> düzenlemesine yer verilmiştir.

İşyerinde cinsel taciz derecesine varan davranışlara karşı işçinin korunması işverenin koruma yükümlülüğü içinde önemli bir yer tutar ve işçilere yönelik cinsel taciz işçinin kişilik haklarına karşı yapılmış hukuka aykırı bir davranıştır. Tacizin işyerinde gerçekleşmesi şart olmayıp işyeri dışında veya mesai saatleri dışında da olması mümkündür.

4857 sayılı İş Kanunu 24/II-d bendine göre; işçinin diğer bir işçi veya üçüncü bir kişi tarafından cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması işçi bakımından haklı fesih nedeni oluşturacaktır.

İşverenin sorumluluğunun tespitinde işveren adına yönetim hakkını kullanan kimselerin yani işveren vekillerinin fail niteliğinde olduğu cinsel taciz vak’ alarında işverenin sorumluluğu geniş biçimde tesis edilmelidir. Bu anlamda, İş Kanunu 2. maddesinde düzenlenen> işveren vekilinin bu sıfatla işçilere işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur> hükmünün işverenin sorumluluğunun hukuki dayanağını oluşturduğu kabul edilmelidir.

Cinsel tacizin ispatlanması sorunun çözümü noktasında işin en zor yanıdır. Olay çoğu zaman fail ve mağdur arasında yaşanan bir eylem niteliğindedir. Dolayısıyla sadece mağdur tarafından yaşanan bir olayın inandırıcı biçimde ortaya konulması büyük bir güçlük arz etmektedir. Nitekim Dairemizin 19.2.1998 gün 21644-2236 esas ve karar sayılı içtihadında <…sarkıntılık eylemleri çok zaman gizli yapıldığından nitelikleri itibariyle görgü tanıkları ile ispatı mümkün olmayan olaylardır> biçiminde ifade edilmiştir. Fransa’da Toulouse İstinaf Mahkemesi de bir kararında; <….cinsel taciz vakalarında diğer kimselerin olayı görmeleri, görseler dahi tanıklık yapmayı kabul etmeleri istisnaidir> denilmiştir.

Somut olayımızda davacı işyerinde genel müdür asistanı olarak çalışmıştır.

Davacı, amiri tarafından cinsel ilişki teklif edildiğini, kabul edilmeyince performans notunun düşürüldüğünü, işyerinde olayın duyulması neticesinde bunalıma girerek çalışamaz hale gelmesi nedeniyle iş akdini sonlandırmak zorunda kaldığını iddia etmiştir.

Cinsel tacizin öncelikle işyeri dışında gerçekleştiğinin ve işveren vekili konumundaki genel müdür tarafından yapıldığının iddia edilmesi karşısında gerçekliğinin ve ispatının güçlüğü ortadadır.

Davacının taciz olayını insan kaynaklarını bildirerek amiri konumundaki genel müdürden şikayetçi olarak gerekli tedbirlerin alınmasını istemesi, arkadaşlarına olayın ayrıntılarını ve gizli yönlerini anlatması, yaşamış olduğu psikolojik bunalım ve depresyon teşhisi nedeniyle alınan doktor raporları, olayın yaratmış olduğu netice ile performans notunun düşük gösterilmesi davacının iddialarının ciddi ve olayın gerçekliği konusunda kanaat oluşturmaktadır.

Dosya içerisinde mevcut delilerin ve tanık anlatımlarının bütünlük içinde değerlendirilmesi neticesinde; davacının olayları yer ve zaman belirterek ayrıntılı biçimde anlatarak kendi iffetini herhangi bir sebep yokken ortaya koyması yaşamın olağan akışına aykırıdır. Öte yandan özellikle işçinin işyerinde ve işyeri dışında amiri tarafından tacize uğradığını belirtip ihtarname göndererek tüm detayları belirtmesi ve tacizde bulunanın amiri konumunda olan genel müdür olması karşısında taraflar arasındaki iş ilişkisinin varlığı işverenin konumunu daha da ağırlaştırmaktadır. Davacının arkadaşı olan tanıklar davacı gibi işyerinde çalışırken tacize uğrayıp performans notu düşük gösterilen başka bir işçinin ismini de bildirmişlerdir. Taciz olayının etki ve sonuçları temadi etmekte olup davacının olayların vehameti neticesinde psikolojik bunalıma girmesi, daha evvel performansına ilişkin olumsuz bir değerlendirme bulunmamasına rağmen bu olaylardan sonra performans notunun düşürülmesi, 21.7.2006 tarihinde işyerine ihtarname çekerek işverenden amiri hakkında soruşturma başlatılarak gerekli tedbirlerin alınmasını istemesi ve akabinde 1.8.2006 tarihinde de iş akdini bu olaylar nedeniyle feshetmesi nedeniyle temadi eden ve sonuçları itibariyle bir nevi mobbinge dönüşen eylemler karşısında 6 günlük hak düşürücü sürenin geçtiğinden de bahsedilemez. Akdin davacı kadın işçi tarafından feshi haklı olup kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerekirken hatalı değerlendirme ve gerekçe ile reddi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.